Her yıl 12 Aralık-18 Aralık tarihlerinde “Yerli Malı Haftasını” kutluyoruz.
Bu haftayı uzun yıllardır kutlarız ama son yıllara kadar içini pek doldurmamıştık.
Yıllarca; “Yerli malı, yurdun malı onu herkes kullanmalı” sloganını işittik.
Evet, çok güzel bir slogan.
Düşünenden, bulandan Allah razı olsun.
Fakat yıllarca bu sloganın içi bomboş kaldı.
Çünkü bizler yerli malını; İzmir’in üzümünden, Aydın’ın incirinden, Bursa’nın şeftalisinde, Antalya’nın portakalından, Rize’nin fındığından ibaret zannettik.
Çünkü okulda yerli malı haftası kutlarken sıralarımızda bunlar vardı hep.
Siyah önlüklerle oturduğumuz sıralarımızda, yıllarca aklımıza bunlar sokuldu.
Böyle algıladık, çünkü böyle algılanmamız istenmişti.
Bizler yıllarca öğretilen bu yanlışla yaşamımızı sürdürürken, basınımızda aynı yanlışa ortak oldu.
Zihinlerimizde “Yerli malı” hep meyvelerden, çerezlerden ibaret kaldı.
Bu yanlış bakışımız yüzünden, bizim nesil yıllarca teknolojiden geri kaldı.
Türk Malı’nın kısaltması olan T.M’yi “Tamire Muhtaç” tekerlemesi haline getirip mizah olarak algılattılar bu topluma.
Ne hatalar yapmadık ki.
Taa 1961 yılında ürettiğimiz ilk otomobil Devrim’e sahip çıkamadık.
Aynı şekilde Vecihi Hürkuş’un uçağına da sahip çıkmamıştık.
Vecihi Hürkuş’un ibretlik bir hikâyesi vardır.
Çekoslovakyalılar, “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırırken, biz yerin dibine batırdık.
Hakkı olan ünvanını yok saydık.
Yaptığı uçaklara sabotajlar yapıldı koruyamadık.
Yine Devrim otomobilinin hikâyesi de çok hüzünlüdür.
Eskişehir TÜLOMSAŞ (Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi) tarafından Türk mühendis ve işçilerince sadece129 günde üretilen Devrim otomobili benzini boşaltılarak demiryoluyla Ankara’ya gönderilir. Burada halkın karşısına çıkarılan araç benzin koyulmadığı için çalışamaz. Basınında karalamaları sonucunda ilk otomobil projesi başarısızlıkla son bulur.
Bu bize tam 70 yıl zaman kaybettirdi.
Yerli malını doğru algılayamayan bizler otomobil üretiminde 70 yılımızı çöpe attık. Uçak maceramız da ona keza.
Kısacası; yerli malı sebzelerden, meyvelerden ibaret değildir.
Çok daha fazla anlam ifade eder.
Allah’a şükür ki; bugün yerli ve milli üretim konusunda ülkemiz geçmiş yıllara göre çok ama çok önemli atılımlar yapıyor.
Yapılanları şöyle bir hatırlayalım.
2021 yılında tesisi tamamlanması planlanan yerli ve milli otomobilimiz TOGG, 2022 yılında seri üretime geçecek.
2021 yılında TİHA (Taarruzi İnsansız Hava Aracı) devreye girecek.
Bugün ülkemizde Bayraktar, ROKETSAN tarafından üretilen İHA (İnsansız hava araçları sistemleri), SİHA (Silahlı insansız hava araçları) terör unsurlarının ortadan kaldırılması ve ülke güvenliği açısından büyük rol oynamaktadır.
ROKETSAN tarafından üretilen ulusal füze ve roketlerimiz, HAVELSAN tarafından üretilen İKA (İnsansız Kara Aracımız)dır.
SİDA (Silahlı İnsansız Deniz Aracı) Türkiye’nin ilk yerli denizaltı aracıdır.
“Dünyanın en iyi kundağı motorlu obüsü” diye tanınan yerli üretim fırtına obüsü kullanıma başlamıştır.
Kısacası ülkemiz son yıllarda; yerli ve milli teknolojide ve yerli ve milli savunma araçlarında çok ciddi atılımlar yapmaktadır.
Yine sağlık sektöründe de yerli ve milli ürünlerimiz olan; solunum cihazları, MR cihazı ve aklıma gelmeyen birçok ürün üretilmeye başlanmıştır.
1955 yılından beri beyaz eşya üretimini yeniliklerle sürdüren Arçelik, sonrasında kardeşi BEKO daha sonra ortaya çıkan Vestel ve diğer elektronik eşya üreticilerimiz; yerli ve milli üretimde medarı iftiharımız.
Otomotiv yan sanayisinde, elektronik sektöründe, yazlım sektöründe de çok önemli gelişmeler yaşıyoruz.
Demem o ki;
“Yerli malı haftası” meyvelerle, sebzelerle geçiştirilecek bir hafta değildir olmamalıdır.
İçinde Milli bir ruh taşımalıdır.
Bizler bu ruhu çocuklarımıza verebilmeliyiz.
“Neden yerli üretim önemli? Dış ülkelere tamamen bağımlı olursak bizi ne gibi tehlikeler bekler?” işte bunları sorgulayan, düşünen bir nesille ihtiyacımız var.
Yerli tarım bizim tabii ki vazgeçilmezimizdir, elbette tarımın bittiği yerde açlık başlar. Bu bilinci sosyal bilgiler derslerimizde çocuklarımıza zaten vermeliyiz.
Ancak 21. yüzyılı yaşadığımız bu günlerde, daha bilinçli ve daha donanımlı nesiller yetiştirmek zorundayız.
İşte bu hepimizin öncelikli görevidir.