Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in önceki gün medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıdaki açıklamaları, eğitimde umutları tazeledi.
O toplantıda sayın Bakan liselerde sınıf tekrarının yeniden geri döneceğini duyurdu.
Yani eğitimde büyük bir yanlıştan nihayet dönülecek.
Öyle ya, sınıfta kalma korkusu olmayan gençler ders dinlemiyordu, geldiğimiz nokta ise ortada.
Oysa eğitimde ödül ve ceza olmadan başarı beklenemez.
Yıllarca bunu savunduk, savunmaya devam edeceğiz.
Hatırlanacağı üzere, Milli Eğitim Bakanlığı 21 Temmuz 2012 tarhinde aldığı karar ile sınıf tekrarını kaldırmıştı.
Bu hatalı uygulama ise eğitimde uzun yıllar geri gitmemize yol açtı.
Eğtimin önemini kavrayamamış bazı çocuklarımız, sınıfta kalma kaygısı da ortadan kalkınca, derslerde 'nasıl muziplik yaparım, dersi nasıl sabote ederim?' düşüncesiyle okullara gittiler.
Bu davranışlarla başetmeye çalışmak zaten mevcudunun yüksek olduğu sınıflarda öğretmenleri oldukça yıprattı.
Psikolojisi yıpranan öğretmen verimli ders işleyemedi.
En büyük zararı da bilgiye aç, donanımlı çocuklarımız yaşadı.
Bir türlü, eğitimde hakettikler bilgilere yeterlnce ulaşamadılar.
İşte bu yüzden de, önemli bir yanlıştan dönülmesi bizi çok sevidirdi.
Bu arada, alınan bu kararın sağlıklı bir şekilde yürümesi için velilere de görev düştüğünün altını çizmek isterim.
Dilerim sınıf tekrarı uygulamaya başlandığında, çocuğu sınıfta kalan veliler okul yollarını arşınlayarak çocuğunun geçirilmesi için baskı uygulamazlar.
Sorunun kaynağına yönelip, çözüm yolları için çabalarlar.
Eğitimde atılan bu cesur adım, dilerim başarıyla uygulanır.
Yeri gelmişken, eğitim sistemimizdeki iki büyük yanlıştan daha dönülmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Birincisi; abartılmış notlar
Üniversiteye hazırlık aşamasında ya da liseye geçiş aşamasındaki öğrencilere uygulanan abartılmış notlardan tüm okulların uzak durması gerekir. Öğretmenlerin, "En çok benim okulumdan öğrenciler iyi yerlere yerleşsin" düşüncesi ile yaptığı bu haksız not artışları da büyük bir hatadır.
Tam burada önemli bir uyarıyı da yapmadan duramayacağım.
Müzik, resim gibi yetenek isteyen derslerdeki branş öğretmenlerimizin, öğrencilerinden kabiliyetlerinin üzerinde başarı bekleyerek düşük not vermeleri de bir o kadar yanlıştır.
Devam edelim.
İkincisi; Süper liselerin ve kaliteli Anadolu Liselerinin tekrar geri dönmesidir.
2010 yılında alınan kararla tüm düz liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesi büyük bir hataydı.
Bu karar, eğitimde kaliteyi oldukça düşürdü.
1997 yılında açılan İngilizce ağırlıklı Süper liselerin ve onlara neredeyse eşdeğer olan Anadolu liselerinin eğitim verdiği yıllar, eğitimde başarıya en çok yaklaştığımız yıllardı.
Son olarak, eğitim kurumlarıyla ilgili eksiklerimize de değinelim.
Her veli, çocuğunu iyi bir okula göndermek istiyor fakat okullarımızı daha nezih ve hijyenik hale getirmek için çaba harcamıyoruz.
Bazı veliler, okullarda bağış konusunda katı düşünceler içindeler.
Özellikle devlet okullarında daha temiz ve donanımlı sınıflarda çocuklarımızı okutmak istyorsak, okulları gücümüz nisbetinde yapacağımız bağışlar ile desteklemelyiz.
Nasıl ki camilerimizde, ibadethanelerimizde bağış toplayarak onların bakımına temizliğine destek olabiliyorsak, eğitim kurumlarında da bağış olmalıdır.
Fakat bağış konusunda faihş bedeller belirlenerek, velilerin bütçeleri zorlanmaması gerektiğini de önemle vurgulamak istiyorum.
Yani bağışın da sınırları doğru çizilmelidir.
Adı üstünde bağış, verebilen vermeli veremeyen de zorlanmamalıdır.
Elbette, okul idarecileri de tüm masrafları belgelendiremelidir.