Neredeyse iki yıldır pandemi nedeniyle yüz yüze eğitimden mahrum kalan üniversiteli gençlerimiz, büyük bir sevinç ve heyecanla okullarına koştular. Üniversiteyi ilk kez kazananlar ve daha önce üniversitede okurken pandemi nedeniyle evini kapatan öğrenciler yerleşecekleri ev ve yurt arayışına girdiler.
İşte bu aşamada fırsatçı ev sahipleri de, pusuda avını bekleyen panter gibi öğrenci avına düştü.
Neden mi böyle diyorum? Mesela Bursa İnegöl’de 1.000 lira en fazla 1.500 lira aylık kira ederi olan evlerin kira fiyatları 3.000 liraya kadar çıktı. Ve ne yazık ki, ev ve yurt bulamayan gençlerimiz büyük bir hayal kırıklığı ile elleri boş tekrar ailelerinin yanına döndü. Kısacası bu gençlerimiz üniversiteyi kazandı ama evsiz ve yurtsuz kaldı.
***
Önce bazı tespitler yapmak istiyorum…
Birçok ilde ve ilçede açılmış üniversiteler, fakülteler ne yazık ki öğrenci kapasitesi planlanmadan, öğrencinin yerleşim sorunu, sosyal hayata katılımı, kültürel faaliyetlerde ne kadar etkin rol alabileceği hesaplanmadan kapılarını gençlere açıyor.
Önce, “Bu kadar çok Üniversite gerçekten de gerekli mi?” diye soralım.
Ve sormaya devam edelim;
“Şehir, şehir eğitim planlaması yapılması gerekmiyor mu? Her ilde ya da ilçede fakülteler açılması gerekiyor mu? Her şeyden önemlisi gençlerimizin büyük kısmı üniversite okumak zorunda mı ve bu bize ne kazandıracak?” diye
***
Bugün Bursa’nın İnegöl ilçesinde öğrenciler ev bulamıyor. Özellikle erkek çocukları için yurt ve apart daire maalesef hiç yok. Geçtiğimiz yıllarda Bursa’dan gelen öğrencilerin servisle ulaşımı sağlanıyordu artık bu da yok.
İnegöl gittikçe yaklaşan eğitim döneminde gençlerin barınma sorununu çözebilecek mi bilemiyorum? Yoksa Üniversitenin alacağı kararla bazı bölümlere uzaktan eğitim şartı getirilerek bu sorun bu yıl için geçiştirilecek mi?
Kira fiyatlarının mülk sahipleri tarafından bu kadar çok oynanmasına kesin bir çözüm getirilmesi lazım. Ne yazık ki ülkemin bazı insanları krizden kendilerine fırsat oluşturuyor.
Sadece İnegöl’de değil; İstanbul, Bursa, Muğla, Aydın gibi öğrencilerin tercih ettikleri şehirlerimizdeki gençlerden çok yüksek kira bedelleri talep ediliyor. El insaf yahu. Gençlerimiz yerleşmeyle ilgili ciddi sıkıntılar yaşıyor. Tam koyun can derdinde, kasap et derdinde diye açıklanacak çok acı bir durum bu.
Sözü fazla uzatmayalım. Yaşadığımız bu sorunların çözümü için vaktimiz çok daraldı. Öyle uzaktan eğitimle falan bu sorunları erteleyemeyiz. Açıkçası YÖK’ün acilen planlama yapması gerekiyor. “Hangi illerde hangi bölümler olmalı, fakülteler kaç öğrenciye kapılarını açmalı?” diye.
Bir tarafta kapasitesinin üzerinde yığılmış kentler, diğer tarafta da öğrenci bulamadığı için boş kalan üniversiteler var. Bu sorunları yok sayamayız. Velhasıl; geç kalmış olsak da, “Zararın neresinden dönsek kârdır” deyip çok acil eğitim planlaması yapmamız gerekiyor.
***
Geçtiğimiz günlerde medyaya yansıyan bir haber oldukça ilginçti. Ardahan Üniversitesinde, 635 öğrenci kontenjanı varken, sadece 204 öğrenci yerleşmiş. Üniversite yüzde 32 doluluk oranıyla yerleştirme anlamında en sonda yer alan üniversite olmuş. Yani üniversitenin yüzde 68’i boş kalmış. Böylece, akademisyeninden, memuruna ve binaya kadar birçok genel gider israf edilmiş oldu. Ne yazık ki bu yıl hem kamu hem de vakıf üniversitelerinde birçok bölüm boş kaldı. Kısacası her yıl yenisi eklenen üniversitelerimiz ve fakültelerimizin önemli kısmı dolmuyor. Bu fakültelerimizden ise binlerce niteliksiz mezun yetişiyor. Niteliksiz derken, bu gençlerimiz her biri pırlanta gibi hayalleri, umutları olan pırıl pırıl gençler. Fakat aldıkları eğitimin uygulamaya geçtiklerinde onlara ne kadar katkıları olduğu muamma.
Bugün ülkemizde kalifiye eleman bulmak çok zor. Çünkü meslek liselerinin içini yıllar önce boşalttık. Şimdi tekrar eski haline getirme çabası içindeyiz. Bir taraftan meslek lisesini bitirerek mesleğinde başarılı olabilecek yetenekli çocukları köreltirken diğer yandan her çocuğumuzu illa üniversite okumaya zorluyoruz.
Evet, üniversite sayısında ciddi bir artış yaşandı. Ancak nitelikli ve donanımlı öğrenci yetiştiren kurumların sayısı da iyice azaldı. Bu durumda; eğitim politikalarımızı gözden geçirip, hatalarımızı bulup biran önce eğitim kalitemizi uluslararası standartlara çıkarmalıyız.