Olay Gazetesi yazarı İhsan Aydın birkaç gün önce, “BESAŞ olmasa Bursa’da ekmek beş lirayı geçerdi” başlığı ile güzel bir yazı kaleme aldı. Açıkçası bende BESAŞ’ın Bursa’da ekmek fiyatlarına denge getirmesi, dar gelirli ailelere ucuz ve kaliteli ekmek sunması açısından bu kente büyük değer kattığını düşünenlerdenim.
Bunu başa yazıp, İhsan Aydın’ın aynı yazıda yer alan şu cümleleri hakkında da görüşümü sunmak istedim.
İhsan Aydın şöyle yazmış:
“… Yer seçimindeki hata nedeniyle rantabl çalıştırılamayan Keles’teki süt ürünleri fabrikası da profesyonel bir el tarafından yüzde 100 kapasite ile çalışır hale getirilmelidir.
Çünkü bu tür kamu şirketlerimiz, işinin erbabı yöneticilerin koordinesinde gıda sektörünün içinde muhakkak bulunmalıdır.
Gıdaya ulaşım bütün dünyada giderek zorlaşmakta ve pahalılaşmaktadır.
Mümkünse, bu fabrika hayvancılığın merkezi konumundaki kentin güneyindeki Büyükorhan, Orhaneli ve Harmancık üçgenine kaydırılmalıdır.…”
Aslında bu cümleler, “Yer seçimindeki hata nedeniyle” diye başlamasa, “Mümkünse, bu fabrika hayvancılığın merkezi konumundaki kentin güneyindeki Büyükorhan, Orhaneli ve Harmancık üçgenine kaydırılmalıdır” diye bitmese ben de altına imza atarım.
Evet, o tesis daha verimli çalıştırılabilir ve inanıyorum ki mevcut Büyükşehir Belediyesi yönetimi buna bir çözüm bulacaktır. Fakat tesisin verimli çalışmamasının nedeni kurulduğu yer değildir. Çünkü tesisin bulunduğu bölgede hayvancılık yapılmaktadır ve bölge insanı o tesise süt vermektedir. Kaldı ki, tesis son birkaç yıldır eskiye göre daha verimli çalıştırılmaktadır.
***
Yeri gelmişken konuyla ilgili birkaç cümle daha kurayım.
Türkmen Boyları, Türk tarihinde önemli geçmişe ve role sahiptir. Anadolu Türklüğünün yaşamakta olduğu birçok köklü sorunun temelinde, birlik ve beraberliğini temin edemeyen Türkmenlerin, sınır uçlarında büyüyüp, çoğalamaması, sahip oldukları üretken kimliği genişletememeleri gözükmektedir.
Bu minvalde, öncelikle yazının giriş ve gelişme bölümleri ile bağlandığı "kaydırma, kayırma, dağıtma" gibi çözümlerin asla birlik ve beraberlik düşüncesine hizmet etmeyeceği gerçektir. Bu ve bu gibi önerilere özellikle bölgede yaşayan Türkmenlerin kapısının katiyetle kapalı olması çok önemlidir. Aksine iyi örneklerin üzerine giderek, aksaklıkların büyümeyle sonuçlanacağı özgün, zamana uygun ve birleştirici çözüm üretimleri asıl ihtiyaçtır. Unutulmamalıdır ki, her uygulama içerisinde hem iyi hem kötü öğrenilmiş dersler barındırır. Öyle ki, tekilleştirme, küçülme veya küçültme yerine birbirini besleyen, destekleyen birçok kurum, kuruluş, teknolojinin bölgede daha çok yer alması için çaba ve gayret sarf edilmelidir.
Bursa'nın bu dört dağ ilçesinin, Türkmenlerin, birbirlerine ile rekabet, hasımlık veya nifak içerisine düşmesi, düşürülmesi sadece o coğrafya veya Bursa için değil, şehirleri birbirine bağlayan bir hat olması hasebiyle bölgeyi ilgilendiren bir başlık büyüklüğünde ele alınmalıdır.
Büyük düşünen, büyük ülküleri sahiplenmiş, kimliğinin gereklerine sahip çıkan uç beyliği Türkmenlerin, birlik ve beraberliği sağlaması halinde Türklüğün ve Türk Coğrafyasının ulaşacağı sonuçlar tarih ile sabittir.