Her yıl 24 Nisan’da ısıtılıp ısıtılıp önümüze koyulan soykırım iddialarının amacı Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak ve ülkemizde de nefret fitilini ateşlemektir. Oysa bizi Ermeni soykırımıyla suçlayan ülkeler asıl soykırımı kendileri yapmıştır. Bunları çok iyi bilmeli, geçmişimizi öğrenmeli, yeni nesle öğretmeliyiz. Hep birlikte milli değerlerimize, tarihimize, milli bayramlarımıza daha sıkı sarılmalıyız.
Peki, başarabiliyor muyuz?
Maalesef hayır.
Son yıllarda özellikle pandeminin gölgesinde daha da sönükleşen milli bayramlarımız sadece bir tatil günü gibi değerlendirilmeye başladı.
Ya Çanakkale?
Varoluş mücadelemizin ışığı olan Çanakkale’ye gidip, şehitliği gezdik mi, çocuklarımızı götürdük mü?
Oradaki manevi havayı kaç çocuk koklayabildi?
Çanakkale’de, Dumlupınar’da yaşananları kaç çocuğumuz bilebiliyor?
Bayrağımıza al rengi veren şehitlerimizin, biz bugünlerde özgürce yaşayalım diye çoğu çocuk yaşta canlarını nasıl feda ettiklerinin kaçımız farkındayız?
Anzaklar her yıl binlerce kilometrelerce öteden Çanakkale’ye gelip atalarını anıyor.
Ya biz, neden gitmiyoruz?
Okullarımızda Çanakkale’de, Dumlupınar’da yaşananları çocuklarımıza gerektiği gibi anlatabiliyor muyuz?
Kaç tarihçimiz, 1915 olayları hakkındaki asıl gerçekleri kaynaklardan araştırarak yazdı sahi? Kaynaklarımızın sayısı yeterli mi?
Bu konuyla ilgili çocuklara yönelik kaç hikâye yazılmış?
Kaç çizgi film, sinema ve dizi yapılmış?
Atasını tanımayan nesiller, gelecekte atasını sorgulamaya başlar.
Ülkesini, inancını sorgular.
O yüzden, milli değerlerimize sımsıkı sarılmalıyız.
Her yıl yenilenen Ermeni soykırımı yalanı yüzünden ülkemize karşı kin besleyenler var.
Bu yalan ile komşumuz, arkadaşımız olmuş Ermeni asıllı vatandaşlarımızla aramıza fitne sokulmak isteniyor.
Bugün ülkemizde 76.000 civarında Ermeni vatandaşımız bizimle aynı koşullara sahip mutlu şekilde yaşıyor.
Ulus olarak dik durmalı, birlik ve beraberliğimizden vazgeçmemeliyiz.
Bizi biz yapan kültürümüzün zenginliği ve mozaik yapımız.