Dünya’mız pandemi döneminde büyük imtihan yaşıyor. Bu süreçte aşıların başarılı olup olamayacağı tartışılıyor. Virüsün 12 binin üzerinde mutasyona sahip olduğu belirtilirken. Şu an için en çok Afrika, Belçika ve İngiltere’de mutasyonlu virislerin yayılımının hızlı olduğunu öğrendik. Zaman içinde virüs daha ne gibi mutasyonlara uğrayacak? aşıların bu mutasyonlara etkisi olacak mı? Aşıların ilerleyen yıllarda ne gibi yan etkileri olacak? Bunları bilemiyoruz. Kısacası tam bir bilinmeze gidiyoruz.
***
Bu bilinmeze yolculuğumuzda bir hayli zorlandık. Kimimiz maskenin koruyuculuğuna güvenerek kalabalık ortama bodoslama girerken, kimimiz de arabada tek başına giderken bile maske takıyor. Velhasıl, bir türlü doğru yolu bulamadık. Bir tarafta mecburen açık olan otellerde bu durum suiistimal edildi. Buralarda çok sayıda insan eğlencelere katılırken diğer tarafta deniz kenarı veya açık havada maske uyarısı yapan emniyet görevlilerimizi gördük.
Sahi doğru neydi? Açık havada virüs bulaşır mı? Bu konuda ne yazık ki bilim kurulu üyelerimiz net açıklamalarda bulunamadılar. Yasaklar ve doğrular net çizgilerle belirlenemedi. Ne yasak? Ne doğru? Bir türlü bilemedik.
Öte yandan pandemi, ağır bir göç yükünün altında olan Türkiye için ayrı bir sınav niteliğinde oldu.Özellikle toplumun en yoksul kesimlerini vuran korona virüs salgınında mülteci ve göçmenler de zorlu bir mücadele içine girdiler.
Dün bir TV programında konuşan Prof. Dr.Ahmet Rasim Küçükusta’nın şu cümlelerine dikkat çekmek istiyorum:
“Bu salgın, ülkeler bazında ele alınacak bir konu değil, tüm dünyayı etkileyen bir salgınla karşı karşıyayız. Şunu unutmamalıyız. Geçen yıl bu virüs Çin’de yaşayan 1 kişiyle başladı ve tüm dünyayı ele geçirdi.”
Özellikle Avrupa’ya geçiş kapısı olan Türkiye yoğun göç ve salgınla mücadelede çok daha fazla sıkıntılar yaşıyor. Dikkat edilirse, salgının en yoğun yaşandığı iller, aynı zamanda göçün en fazla olduğu iller olduğu açıkça görülüyor. Adrese dayalı Nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre, 2020 yılında 1.333.410 kişi Türkiye’ye geldi. Tabii birde yasal olmayan yollardan gelen kayıt dışı göçmenler de var.
İstanbul bu yıl, 450.584 kayıtlı göçmeni misafir etti. Yine sırasıyla; Ankara;156.536, Antalya; 94.294, Bursa 44,586, İzmir 29.672, Samsun 28,204, kayıtlı göçmeni misafir ederken, bu illerimizi diğer illerimiz takip etti. Dedik ya, bunlar ülkemize kayıtlı olarak yerleşenler ve tabi bir de kayıt dışı gelen mülteciler de var. Nitekim son 5 yılda Türkiye’ye yasa dışı yollardan giriş yapan 1 milyon 219 bin 368 düzensiz göçmen yakalandı. Bunlardan 414 bin 458'i Afganistan, 282 bin 683'ü Suriye, 175 bin 529'u Pakistan ve 86 bin 408'i Irak vatandaşları. Savaş ve ekonomik sıkıntılar sebebiyle ülkesini terk etmek zorunda kalan bu mültecileri biz kabullendik. Mülteciler, ekonomik çarkımızın içinde de, sosyal hayatımızın içinde de yerlerini aldılar.
***
Şimdi asıl sorumuz şudur:
Pandemi sürecinde ülkemize yasal yollarla ya da yasal olmayan yollarla sürekli bir trafik oluşturan bu insanlar virüsün yayılımında nasıl bir paya sahipler?
Elbette şu soruları da sormalıyız:
Ülkemizde bizimle birlikte yaşayan mülteciler için gerekli tedbirler uygulanabiliyor mu? Sağlıkta bizim faydalandığımız aşı, maske gibi koruyuculardan faydalanabiliyorlar mı?
Birçok işyerinde çalışan göçmenler var. Sahi; restoranlarda bulaşıkçı, garson, yaşlılara veya çocuklara bakıcı gibi önemli işlerde çalışan bu göçmenlerin sağlık kontrolleri yapılabiliyor mu? Testleri yapılabiliyor mu?
***
Dünya üzerinde 12 binin üzerinde mutant olduğunu biliyoruz. Virüs nasıl şekil değiştirecek bilemiyoruz. Ülkemiz kısıtlamalarla yayılımı kontrol altında tutmaya çalışıyor. Ülkemize yasal yollarla giren turist ve diğer yolcular için gerekli karantina tedbirleri uygulanıyor. Fakat sınırlarımızdan geçiş yapan, ülkemizde kayıtlı ya da kayıtsız yaşayan veya kaçak yollardan ülkemize geçiş yapan mültecilerin de mutlaka sağlık tedbirlerinden faydalanması gereklidir. Aksi halde, biz bunca kısıtlamalara rağmen virüsle uzun yıllar boğuşur, en sonunda da malesef mağlup oluruz.