Sorumluluk hisseden her birey, sürekli değiştiğini zannettiğimiz zaman çizgisinde, asırlık döngülerin kırılan dişlilerini onarma çabasındadır. Bizleri buna iten, çoğu zaman, sahip olduğumuza inandığımız değerlerin, kurtarılacak hale gelmiş olmasıdır. Her nesilde, eskiyenlerin, yenilerden ve zamanelerden benzer şikâyetleri ve itirazları mevcuttur.
Aslında tüm devirlerde aksi giden veya mükemmelleşen haller olduğu doğrudur. Ve bu değişimlerin temeli de belli amaçlar doğrultusunda oluşturulmuş uzun dönemli planlardır.
Yüzyıllık planların en şaşırtıcı ispatları, çoğumuzun belli dönemlerde karşımıza çıkmıştır. İçerisinde bulunduğumuz ruh hali kapsamında, bu ispatların tesadüf olmadıklarına ilişkin, kendimizce geçerli birçok neden üretiriz. Unutmayalım ki, her plan, bir stratejik programın içindeki türlü projelerin çıktısı halinde düşer önümüze. Ve bu iş, uzmanlarınca, tecrübeler ışığında tasarlanıp, rollere uygun nitelikteki ehliyet sahiplerince devreye alınmaya çalışılır.
Stratejik her çalışmanın kendi içerisinde barındırdığı adımlar bellidir. Mevcut durum analizi, iç ve dış paydaşların analizi, akım analizi, kıyaslama çalışmaları, güçlü ve zayıf yönlerin analizi, tehdit ve fırsatların tespiti ve dönemsel hedef planlamaları. İyi bir ekip ile organizasyonun yeterli ve doğru yönetimi halinde, ortaya çıkardığınız stratejinizin dönem uzunluğu, sahasında en geniş kapsamlı olanı olacaktır. Belirttiğimiz adımların başlangıç noktası olan mevcut durum analizi en önemli safhadır. Bu fazda ne kadar derine inip, ne kadar fazla vakit geçirir ve ne kadar fazla bilgi sondajlarsanız, kurgunuz da bu ölçekte geniş hareket imkânı elde eder. İster Türk insanının cesareti deyin, ,isterseniz Anadolu insanının saflığı ya da Akdeniz insanının sıcaklığı, en özel bilgilere erişmek, ne yazık ki, coğrafyamızda çok da zor olmamaktadır.
Üzerinde çok sayıda farklı stratejilerin, denemelere çalıştığı tek ülke olmadığımızın farkında olmalıyız. Ve tabii ki oyuncuların sade bir devlet politikası sahibi olmadığının da. Öylesine çok sahada, öyle büyük niyetleri olanlar var ki, asırlar ötesinden gelen hırs ve heveslerle, bugün birçoğumuza hayalî gelen istek ve arzularının gerçekleşeceğine hem aklen, hem kalbi noktada inanmakta ve iman etmekteler. Şeriatlar, bilim ve teknolojiler, milletler ve daha niceleri, cephelerin karargâh noktasında teçhizat ve orduları ile sürekli strateji kurmakta, güncellemekte veya karşılık vermeye çalışmaktalar.
Tüm bu gerçekliklerin yanında, romantik fikir dünyalarında hümanist yaklaşıma sahip, hamasi yaşam ve söylemi çokça tercih eden anlayışın, değersizleştirme çalışmalarına katkılarını göz ardı etmemek gerekiyor. Sade bir hoşgörü veya tamahkârlık anlayışı ile sınırlarını ortadan kaldırmış olmak, ya kendine aşırı güvenin ya da kaybedecek bir şeyin kalmadığının göstergesidir. Unutulmamalıdır ki, melamiliğin ölçüsü, bugün için en büyük utanma ve ar duygusunu kenara koyup, her eylemi işleyebilecek merhalede vazgeçiştir. Ancak akıl sahibi her kişinin yolu, bu seviyeye ermek değil, bu makamdan alınacak okumaları ehil olarak işlemektir.
Okuma, anlama ve üretme niyetinde olanlar için bütünlük kıstası en önemli unsurdur. Zaman mutlak surette, dün, bugün ve gelecek olarak bütünleşik olarak ele alınmalıdır. Zaman içerisinde yer alan tüm rolleri de ayrıcalık veya öncelik sağlama düşüncesinden uzak biçimde değerlendirmek en doğrusudur. İnsanlık tarihinde, tarihi, coğrafi ve medeni olarak geçiş noktası arz eden vatan toprağımızın şahitliğinin, tüm insanlığın referans noktası olduğunu asla unutmamız gerekir.
Özde yer alan kaynağa ulaşmak, insanlığın asrımızdaki en büyük yolculuğu olarak adlandırılmaktadır. Çünkü bugüne kadar devreye alınmış en büyük projenin, hangi strateji veya stratejilerle başarıya ulaştığını elde etmek, başaranlar için alanında en iyi argümanların sahibi olmak anlamını taşımaktadır. Nihayetinde söylenecek son söz şudur ki, dünya coğrafyasını teşkil eden kıtaların mesafe tanımaz milletleri bir yana, en uzun süre ev sahipliğini yapmış Türk Milleti, insanlığın var oluşu ve medeniyete kavuştuğu bu topraklar için öncelikli hak sahibidir, olmalıdır.