‘Gördüm ki Yüce Tanrı, devlet güneşini Türklerin burçlarından doğurmuş. Onlara Türk adını kendisi vermiş; onları yeryüzünün hakanı kılmış ve cihan halkının dizginlerini onların ellerine bırakmış.’
Kaşgarlı Mahmud
Bu milleti sevmedeki gururu, bir iman gibi tattıracak bir kültür ve terbiye; zamanın her diliminde var olmak adına şarttır. Unutulmamalıdır ki, mensubu olduğumuz ve aidiyetini yürekten hissettiğimiz Türk Milleti, kadim bir tarihe sahip olup, medeniyetin doğuşu ve insanlığa sunuluşunda belirleyici ve büyük öneme sahiptir.
Öyle ise, yaklaşan Türk Çağı öncesinde; bilinçlerin, hafızaların ve akılların berraklaşması, bulanıklıkların giderilmesi ve ağır hava etkisinde oluşan sisli görüntülerin ortadan kalkması hayatidir.
Asırlarca üreterek hizmet ettiğimiz ilim, imparatorluk kurmuş millet olduğumuzu, her fırsatta bize hatırlatmaktadır. İnsanlığın var oluşundan bugüne, sahip olduğumuz hüviyetin gereğini, hakkıyla yaşamış bir millet olduğumuz aşikârdır. Öyle ki, topraklarımızda rakipsiz hâkimiyetler kurduğumuz milletlerle, medeniyet alışverişi yaptığımız dönemlerde bile hâkimiyetimizi korumayı başarmış bir geçmişe sahibiz. Fetihlerden kendimize kattıklarımızı hesap ettiğimizde, ne kadar büyük kaldığımızı, bugüne dek neler kazanarak bu büyüklüğe eriştiğimizi açıkça fark edebiliriz.
Dilimiz, kültürümüz ve tarihi şahsiyetlerimizin, Türk Milleti olarak, tarih içerisinde sürekli vuku bulan Milletler Mücadelesi içerisindeki konumumuzu çok önceden belirlemiş olması önemlidir.
Bu minvalde, geçmişte yaşama takılı kalmayı, gelecek adına hiçbir zaman karakterine sığdıramamış bizler, kahraman üretmekteki becerimizle yine ve yeniden sahne almaya hazırlanmalıyız. Unutulmasın ki, atını güneşe çevirip dört nala koşan atalarımızın kutsal sancağı, bugünlere değin yere düşmeden nasıl bizlere ulaşmışsa, bundan sonra da gözleri ve yürekleri ile bekleyiş içerisindeki mazlumlara ümit ve umut olmaya devam etmek zorundadır.
Öyle ki Nihad Sami Banarlı’nın da; ‘Her dil imparatorluk dili olamaz. Çünkü her millet imparatorluk kuramaz.’ şeklinde tanımladığı kurucu özelliğimize, bugün duyulan ihtiyaç ve özlem had safhadadır.
Her önemli ve kritik süreçte üzerine düşen sorumluluğu hakkıyla üstlenmeyi ve altından kalkmayı başarmış olan aziz milletimizin, bugüne ve geleceğe dair özgüveni had safhada olmalıdır ve inanıyoruz ki olacaktır.
Yakın tarihte kurduğumuz imparatorluğumuzun yıkılışını, bize kendi öz milletimize ve öz vatanımıza dönüş diye tanıtan ve yalnız Anadolu topraklarına sığınmamızı bir zafer gibi gösteren zihniyet şunu bilmeli ve görmelidir ki;
Türklerin en az geçmişleri kadar büyük bir geleceği olacak ve bu gelecek, o geçmişe dayanacaktır.