Sosyal toplum yaşamının kaynakları her dönemde değişiklik arz ederken, insanoğlunun temel ihtiyaçları sabittir.
Yaşanılan değişim ve dönüşüm bazında, nesillerin bağımlılık seviyeleri şiddet değerini korurken, uyarıcı ve etken unsurların değişimi, bireylerden öteye toplum düzenini kurgulamaktadır. Üretim ve tüketim teknolojilerinin tercihler bağlamında araçlaştığı dönemlerin adlandırılışı, bu zamanların literatürünü oluşturur.
Yaşadığımız, uğradığımız veya maruz kaldığımız her sıra dışı olay sonrası aklımıza gelen ilk korku, önce kaynaklarımız, sonrasında da temel ihtiyaçlarımızdır.
Acil Durum Eylem Planı, kimimizin okulda, kimimizin askerde veya benzeri zorunlu bir görevde, kimimizin ise çalıştığı iş yerinde tanıştığı bir tanımdır. Temel ihtiyaçların karşılanması için, zorlu ortam ve dönemler üzerine üretilmiş senaryolardan oluşan bu tanım, aslında günlük hayatımızın içerisinde yazılı olmasa da aklımızın bir köşesinde yerini bulmuş bir iş zinciri şeklinde bulunmalıdır. Ki bu gereklilik, dönemimizde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
Yaşanabilir olağanüstü durumlarda, iletişim kurma ihtiyacı, önceliklerimizdendir. Sevdiklerimiz ile onların durumları veya destekleri üzerine haberleşmek, somut bir çözüm teşkil etmese de kısmi bir rahatlama sağlar. Bugün bu haberleşmeyi sağlamak için kullandığımız yaygın iletişim araçlarımız ise uydu sinyalleri kaynaklı internet ve telekomünikasyondur.
Şimdi, bir anda bu sistemin çöktüğünü, mobil erişim ve internet iletişiminin beklenmedik biçim de koptuğunu düşünelim. İlk önce kiminle, nasıl ve nerede irtibata geçeceğimizi biliyor muyuz? Ulaşmak istediklerimizle buluşma vakti ve yerine ilişkin bir karar almışlığımız var mıdır?
Anadolu’nun yıllardır sahibi ve yaşayanı olan bizler, bugüne kadar yaşadığımız, şahit olduğumuz onlarca veya yüzlerce felaket ve zorluk karşısında sizce neyi ne seviyede düşünmeliyiz? Ve bu kapsamda, yukarıdaki senaryo bizler için abartı mıdır? Veya kötüyü çağırmayalım diyerek geçiştirilmesi gereken bir hal midir yine bu hal?
Sosyal, mesleki ve ailevi hayatımızda iletişimin, sadece acil durumlar değil yaşamımızın bir parçası olarak da öne çıktığı aşikârdır. O halde, iletişim kaynaklarını iyi tanımak, ihtiyaç ve risk boyutlarını hesap ederek, sürekli ve kriz anlarında yönetimi sağlamak önceliklerimizden olmalıdır.
İlk gününden bu yana üst üste felaketleri ile bize çeşitli hatırlatmalarda bulunan 2020’nin, aynı zamanda yeni bir yaşam tarzını aşılamaya çalıştığını düşünenlerdeniz. Bu aşılamanın karşılığında, elde edilecek öğrenimin, tekil ve ezbere dayalı olmamasını önemli buluyoruz. Varsa, eksikliğimiz ve ihtiyaçlarımız için kullanılabilir temel araçları, bu araçların yetenek ve kabiliyetlerini tam olarak anlamak, özgün ve milli biçimde uyarlanması esaslarımızdan olmalıdır.
Öyle ya, bugünlerde tüm yaşananları gözünüzün önüne getirdiğinizde ünlü yazar Paulo Coelho’ nun söylediği gibi bir durumla karşılaşmıyor muyuz;
‘Ok ancak geri çekilerek atılır. Hayat seni zorluklarla geri çekiyorsa, seni daha büyük bir şeye fırlatacağı içindir. Nişan almaya devam et.’