Bugünlerin sonrasına dair hepimizin hem fikir olduğu bir kavram; YENİ DÜNYA DÜZENİ.
Bu düzene dair, bugünlerden çıkardığımız önemli dersler hepimizin malumu. Ancak biz yine de bazı konulara ilişkin pekiştirmelerimizi yapmak, naçizane fikriyatımızı sizlerle paylaşmak isteriz.
21. Yüzyıl ile birlikte yaşananları değerlendirdiğimizde, bundan sonraki süreçte önceliğin GÜVENLİK olacağı hepimizin malumudur. Dünya devletlerinin, bugün yaşanmakta olduğu üzere, milletlerinin ve insanlığın güvenliğini sağlamak adına daha fazla enerji harcama gerekliliği aşikar bir gerçek hükmündedir. Burada toplumun yapı taşı olan aileden başlayıp, sorumluluk sahasında, yaşamını sürdürmekte olan millet fertleri adına politikaların oluşması, devreye alınması ve takibi gerçekten hayati önem taşımaktadır. Ancak unutmayalım ki, bireyler olarak her birimizin de yerine getirmekle yükümlülüğü olan sorumlulukları mevcuttur. Şu iki soru, cevabına sahip olmak açısından çok ama çok önemlidir;
1. Doğal veya yapay bir felaket anında ne yapacağımızı biliyor muyuz?
2.Doğal veya yapay bir felaket anında sahip olmamız gereken gerekliliklere sahip miyiz?
Atılabilecek önemli ve eksik gördüğümüz bir adım da, görsel argümanların, toplumumuz ve milletimizde daha fazla etki sağlayacak biçimde kullanımıdır. Son günlerde, evde yaşam ile birlikte daha da dikkatimizi çeken NETFLIX ve benzeri platformlar, bu konuya dair en çarpıcı örneklerdir. Ancak bu platformların, yaygınlaşma adına sadece bir araç olduğunu düşünerek bu konuya bakmak önem arz etmektedir. Asıl görülmesi gereken, ortaya koyulan senaryolar ve bu senaryolarla, coğrafyalar üzerinde, devletlerin milletleri nezdinde oluşturduğu güç gösterisi ve güven teşkilidir. Uzun yıllardır bazı ülkeler, istihbaratları ve uzmanlarının ortak çalışmalarıyla, risk analizlerinde oluşturdukları felaket senaryolarını, sinemalaştırarak veya sanatlaştırarak toplumlarına sunmaktadırlar. Bu şekilde ulaşabildikleri en geniş kitle ile, senaryolarının tatbikatını sağlamakla birlikte, son sahne kurgusu ile de, milletleri ve insanlık nezdinde güç gösterisi yaparak güven tesisi sağlamaktadırlar. O yüzden, araçlardan ziyade amaçları anlamak, her zamanki gibi, çok büyük önem taşımaktadır.
Hepimizin son dönemde dile getirdiği veya hoşnutluğunu, sosyal uygulamalardaki beğenileriyle ortaya koyduğu, Yerli Tarım Uygulamaları hususu yeni dünya düzeninde dikkat edilmesi gereken başlıklardan bir tanesidir. Burada da kolaycılık yapılarak, hiçbir uygulama veya argüman yokmuşçasına, istek ve talep ortaya koymak karmaşa veya karışıklık oluşmasından öteye geçmeyecektir. Zira konun ehli makamların ortaya koydukları bilgi, uygulama hususunda tercihimizin bu yöne kayması ve mahsül artışını sağlayabileceğimiz ürün çeşitliliği çalışmalarımızın arttırılması gerektiği yönündedir. Tüm bu uygulama çalışmalarından daha ziyade organize olunarak ortaya konması gereken ise acil bir mevcut durum analizidir. Şehirler ve daha sonra ülke bazında, kişi başına ihtiyaç duyulan tarım ürünü çeşitleri ve miktarları nedir, bunun ne kadarı hali hazırda içeride karşılanabilmektedir ve dışa bağımlılığımızın sonlanması için ihtiyaç duyduğumuz miktarlar ve çeşitler nedir, bu soruların cevaplarının net olarak oluşması gerekmektedir. Sonrasında uygulama sahasının koordinasyonu, özellikle gelişen teknolojik imkânlar dikkate alındığında daha hızlı sağlanabilecektir. Biraz dikkatli, profesyonel açıdan ve doğru adresten araştırdığınızda karşınıza çıkacak sonuç Yerli Tohum Merkezlerimizin, talebin azlığından ötürü, mevcuttaki yeterliliği olacaktır. Buna ilişkin atılabilecek en etkin adım ise, yerli tohumlarımızın pazarlama stratejilerinin geliştirilerek, yabancı tohum karşısında tercih unsuru hale gelmesini sağlamak şeklinde görünmektedir.
Önceki bir yazımızda belirttiğimiz gibi, yeterlilik sahibi olmamız gereken diğer bir alan etnobiyoloji sahasıdır. Bu sahada mümkün olan en hızlı şekilde, saha çalışması yapmaktan da öteye, marka haline gelmek olmalıdır. Endemik hazinelerimiz başta olmak üzere, bize ait olan her türlü canlı ve etkileşimde bulunduğu tüm çevresel etkenlerle olan ilişkilerinin bizleri çok farklı sahalarda, farklı farkındalıklara ulaştıracağı kesindir. Özellikle akademik alanda sahip olduğumuz teorik bilginin, sahanın hâkimi uygulayıcılarla buluşacağı biçimde, yerinde merkez sayılarımızın artması ve devlet politikalarımızın da bu ortaklığı desteklemesi markalaşma adına çok büyük bir adım olacaktır.
Gelecek adına odaklanmamız gereken asli konulardan olan Tıbbi İstihbarat, okuma, dinleme ve araştırmalarımıza göre, uzun zamandır boş kalan bir saha görüntüsü vermektedir. Her alandaki faaliyetlerimizde, hem öncesi hem esnası hem sonrası ile tıbbi istihbaratın önemi bu yüzyılda oldukça büyüktür. Askeri Harp, biyolojik, psikolojik ve siber savaşların olası risk senaryolarının oluşumu, etkilerinin ölçümü ve kaynaklarına erişiminin sağlanması adına, bu alan devletimiz için bugün ve gelecek adına anahtar olabilecek alanlardan biri hükmündedir. Bu yüzdendir ki, NATO gibi bir organizasyonun içinde bu alanda yoğun çalışmalar mevcuttur.
Akıllı Şehircilik ve Akıllı Yönetim Sistemleri için, bugün birçok uygulamasının ne kadar da önemli olduğunu yaşamış olmamıza binaen, tarife ve izaha gerek olmadığını düşünmekteyiz. Ancak burada, her zamanki gibi çok önemli uyarıları da atlamamak gerekir. Bugünlerin mimarı olan küreselcilerin en büyük donanımı olan dijital teknolojileri köleleşmek değil, ihtiyaçların ve zamanın gerekliliklerinin yakalanması için etkin bir araç olarak kullanımı mühimdir. Teknolojik kolaylık veya görüntü elde etmek için, kaynakların belirsizliklere açılması yarınlar için en büyük zafiyetimiz haline gelecektir. Bu anlamda, milli ve kriptolanmış, şifresi sadece millet adına devletimizde bulunan milli veri bankalarımızdaki değerlerin kullanılarak, bizim tarafımızdan oluşturulan kavramsal tasarımlar baz alınarak, milli karakterimize özgün sistematiklere dayanan bize has uygulamaların gelişimi zaman noktasında gerekliliktir.
Her ne yaparsak yapalım, bundan sonraki süreç adına, atacağımız her adımın bizim için, bize göre ve bizim tarafımızdan olması en önemli meselemiz olmalıdır. Küreselciler ile ulus devletçilerin açığa vuran bu savaşında tarafımız bellidir;
Ne Mutlu Türk’üm Diyene !