Öncelikle herkese merhaba.
Değerli dostlar, bildiğiniz gibi uzun yıllardır, başta Bursa olmak üzere ülkemizin değerli firmalarına; Yalın Üretim, Kalite Yönetimi ve Yönetim Danışmanlığı alanlarında hizmet veriyorum. Yıllardır iş dünyası içinde edindiğim bu tecrübeleri de Kavurmacı Yönetim Merkezi bünyesinde sürdürüyorum. Değerli kardeşim İbrahim Çoban’ın deneyimlerimi Detay Haberler sütunlarından paylaşmam önerisi üzerine fırsat buldukça bu sütunlarda olmaya karar verdim.
O zaman sözü uzatmadan başlayalım.
***
Girişimcilik kavramı, literatürde birçok farklı açıdan ele alınmıştır.
Girişimci terimi ise ticaret, sanayi gibi alanlarda sermaye koyarak bir işi yapmaya girişen, kâr amacıyla riski üzerine alan kişi olarak tanımlanır.
Ve İnovasyon.
İnovasyon, herhangi bir işletmenin genel olarak ürün veya hizmetlerinde, süreçlerinde, organizasyonunda veya iş modelinde gerçekleştirdiği iyileştirmeleri ifade eder. Bu iyileştirmeler, mevcut yöntemleri veya uygulamaları geliştirmeyi veya sıfırdan başlamayı içeren süreçler bütününden oluşuyor.
Bu arada, “İnovasyon ne demek?” sorusunun cevabını işletmeler açısından kısaca özetleyelim.
Bu soruya verilecek en kısa cevap, “değer yaratmak” olabilir. Çünkü bir işletmede değer yaratmak için sürekli yenilik ve iyileştirme yapmak gerekir. Başarılı bir inovasyon yönetimi, işletme için farklı kaynaklar yaratmak, çalışanların sadakatini artırmak, süreçleri optimize etmek, müşteri bağlılığı oluşturmak, mevcut ürünleri veya hizmetleri iyileştirmek gibi pek çok fayda optimizasyonu sağlıyor.
Öte yandan günümüzde sürekli yeni iş modelleri ortaya çıkmaktadır. Böylece yeni yeni işletmeler doğmaktadır. Yeni işletmelerin doğuşu ve az verimli olanların kapanması da, modern ekonomilerin dinamizmini artıran önemli unsurlar arasındadır.
Yeni işletmeler, kaynaklarını yeni faaliyetlere yönlendirerek istihdam yaratırken, hızlı büyüme kaydederek piyasadaki varlıklarını güçlendirirler. Ama inovasyon süreçlerini doğru yönetemeyenler ise yok olup giderler.
Şimdi inovasyonun işletmeler için ne kadar önemli olduğunu anlamamızda iyi bir örnek olacağını düşündüğüm Eyfel Kulesi’nin yapılış amacı ve inovasyon sayesinde bugün geldiği noktayı anlatmak istiyorum.
Eyfel Kulesi 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel'in firması tarafından, Fransız Devrimi'nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde düzenlenen Expo 1889 Paris Fuarı’nın giriş kapısı olarak inşa edilmiştir. Kulenin, 7.739.401 Frank 31 Sent tutan inşaat masrafları, Gustave Eiffel'in tahminlerinin 1 milyon frank üstündedir. 1889 yılındaki açılış tarihinden önceki 5 ayda 1,9 milyon kişi ziyaret edince, yılsonuna kadar toplam masrafın 3/4'ü çıkartılmıştır.
Kulenin imalatını 3.000 işçi 26 ay boyunca 18.038 adet demir parçayı 2,5 milyon perçinle bir araya getirerek yaptılar. Bu arada inşaat sırasında hiç ölüm vakası yaşanmamış olması, o günün şartlarında şaşırtıcı bir durum olarak kayıtlara geçti.
Ancak kule, onu bir utanç lekesi olarak gören Paris halkının tepkisini de çekmiştir. Bazı sanatçılar devasa bir sokak lambasına benzetirken, bir fabrika bacası gibi Paris'in görsel itibarını zedeleyeceğini ileri sürmüşlerdir. Böylelikle devrin sanatçı ve edebiyatçı çevresinde bir kampanya başlatılmış, bu kampanya süresince ünlü sanatçıların imzaladığı bildiriler dağıtılmıştır.
Bugün ise Eyfel Kulesi, Dünya'nın en güzel mimari yapılarından biri olarak kabul edilir. Parisliler onu Demir Bayan olarak adlandırırlar.
Aslında Gustave Eiffel, kuleye sadece 20 yıl için müsaade almıştı. Dolayısıyla, 1909 yılında kulenin sökülmesi gerekiyordu. Ancak kule, iletişim için çok uygun yüksekliğe ulaştığından ve yeni yüzyılda Atlantik ötesi haberleşmeye imkân tanıdığından, kalmasına izin verildi. Böylece Eyfel Kulesi, radyo yayıncılığının gelişmesinde önemli rol oynadı. Eyfel Kulesi, radyo dalgalarını çok uzun mesafelere yayabilmesi avantajıyla, 1. Dünya Savaşı’nda sinyal kesici ve bozucu olarak da kullanılmıştır. Eyfel Kulesi, günümüzde Paris'in en çok ziyaret edilen noktası olsa da, en tepedeki 27 metrelik radyo vericisiyle halen bir verici istasyonu olarak kullanılmaktadır.
Ancak 1925 yılında Paris Belediyesi’nin bakım masraflarını karşılayamaması nedeniyle sökülmesi ciddi olarak gündeme geldi.
Sökülme konusunun gündeme gelmesi ile dolandırıcılar birkaç kez kuleyi sahte evraklar ile hurda fiyatına satma girişiminde bulunsalar da her defasından yakalanmışlar.
İlerleyen yıllarda sökülme konusu birkaç kez gündeme gelse bile adeta para basan bu kulenin sökülmesinden vaz geçilmiş ve daha sıkı bakım kriterleri ile kulenin ayakta kalmasından yana kararlar verilmiş.
Kulenin sökülmesi her konuşulduğunda ise en önemli tartışma konusu kulenin en güvenli şekilde nasıl söküleceği ve parçaların nasıl değerlendirileceği olmuş. Konunun uzmanları teknik açıdan farklı çözümler önerirken, sayısız girişimci kulenin hiçbir ücret almadan sökümüne talip olmuşlar. Tabi tek şartları parçaların kullanımında ticari olarak değerlendirme haklarının kendilerinde olması.
Kulenin sökümüne talip olan girişimcilere kule demir parçalarını ne yapacakları sorulduğunda ise ilginç cevaplar gelmiş.
Müze kurup parçaları sergilemeyi düşünenler, parçaları hurda olarak satmayı düşünenler, antika olarak saklayacağını söyleyenler, başka bir yerde arazi satın alarak kuleyi aynı şekilde oraya kurmak isteyenler gibi ilginç girişimci fikirleri ortaya konmuş.
Aradan yıllar geçtikten sonra Fransa’da yerel bir televizyon kanalı sökülme fikirlerinden esinlenerek bir yarışma programında izleyicilerine “Eiffel Kulesini kaça satın alırsınız” diye bir soru yöneltmiş.
Gerek sokak röportajları gerekse stüdyo katılımcıları ile en iyi fikri bulmaya çalışan televizyon kanalı enteresan fikirler ile karşılaşmış.
Vatandaşlara yöneltilen sorulara alınan ortalama cevaplar:
“neden satıyorsunuz”
“ülkemiz için büyük kazanç kapısı”
“bence bu şekilde kalması daha akılcı”
“bir fizibilite yapmam gerekir, işçilik maliyeti, depolama vb. maliyetleri bilmem gerekir.”
“söktükten sonra tekrar başka yere kurmak için yer tahsis edecek misiniz?”
“parçaları nereye taşıyacağız”
Sorulan soruya karşılık daha açık bilgiler isteyen katılımcılar yanı sıra hiç düşünmeden bir milyon eurodan birkaç yüz milyon euroya kadar fiyat veren girişimciler yanı sıra soruyu saçma bularak cevaplamayanlar da çoğunluktaymış.
Bu yazıyı yazarken, daha geniş bilgi edinmek için internette tarama yaparken farklı girişimci konuları olup olmadığını taradığımda Eyfel Kulesini satışını bile çok masum bırakacak sorular ile de karşılaştım. İşte birkaçı:
“Missipi Nehrinden akan suyu nasıl ticari olarak değerlendirirsiniz?”
“Ülkedeki tüm benzin istasyonlarını kaça satın alırsınız?”
“Ülkedeki kitabevlerini nasıl kazançlı hale getirirsiniz”
Peki, girişimci ve inovatif fikirlerin geliştirilmesi için giderek uç konulara doğru giden ve düşünce sınırlarımızı zorlayan bu tarz bir soru size yöneltilse ne cevap verirsiniz?
Güzel ve bol kazançlı günler dileklerimle.