‘’İnsanlık tarihi çoğunlukla, bir şeylere sahip olan ile olmayanlar arasındaki eşsiz çatışmalardan oluşur.’’
Jared Diamond
Merhaba bile demeden önce, sizleri hayata dair geçerli gördüğüm bu güzel cümle ile selamlamak istedim.
Hâlbuki çok severim ‘’Merhaba’’yı. Muhattabına karşı ‘’ benden sana zarar gelmez’’ diyerek atılan ilk adımın, güven duygusunun en samimi ifadesidir. Ve öylesine bir teslimiyettir ki, ölçüsünü tonajıyla kendisi belirler her zaman.
O halde yine ve yeniden Merhaba, değerli okur.
Yazı dili, kentleşme, devletleşme ve uygarlaşmaların başladığı; İyi ya da kötünün anlamını bulduğu; insanlık tarihi zincirinin başlangıç noktası olan ve tüm bunlardan ötürü, bugün en milliyetçi millet aydınlarının bile şükranlarını ifade etmekten çekinmediği, ‘’Bereketli Hilal’’ topraklarının kadim sahibi olan sizlerle tekrar buluşmanın heyecanını taşıyoruz.
21. Yüzyıl itibariyle değişen milletler arası mücadele coğrafyası ve şekline dair, sahip olduğumuz bilgi ve tecrübeler ışığında, gelecek günlere dair milletçe umut ve ümitlerimizin arttığını düşünmekteyim.
Bugün sayısız çevirilerle satışa sunulan ve satış rekorları kırarak Nobel Ödülü almayı hak etmiş bir eserin giriş kısmında ‘’ Dünyanın Türkiye’ye borcu çok büyük. Yararlı yiyeceklerin yemekleşmesi ve topluma yararlı işler yapılması bu coğrafyada başlamıştır. Ve bu coğrafya hala en fazla ve en değerli yabani bitki ve hayvan türüne sahiptir.’’ İfadeleri kendine yer buluyor ise, yaşamın temelini teşkil eden gıda ve çevresel faktörler nedeniyle bile olsa, tarih önündeki rolümüz ve gerekliliğinin göz ardı edilemediğini açıkça ifade edebiliriz.
Veya Amerika’da yaşayan ve Türk olmayan bir dilbilimcinin ‘’ Bugün dünya üzerinde yaygın biçimde konuşmakta olduğumuz İngilizce dilinin kökleri, Anadolu’da çiftçilerin kullanmış olduğu dile dayanmaktadır.’’ gibi bir cümleyi de bu kapsama almamız gerektiğini düşünen taraftayız.
Böylesi bir minnet ve saygıyı nasıl mı hak eder insan?
En temeline bakacak olursak, ‘’Eyüp Peygamber’in Gözyaşı’’ olarak adlanmış ‘’tahıl’’ sayesinde diyebiliriz mesela. Medeniyetleri, kültürleri ve toplulukları etkileyip tarihin akışına, insanların birbirleriyle, çevreyle ve yaratılmış tüm canlılar ile etkileşimine yön veren coğrafyanın adil sahibi olmasıyla.
Bereketli Hilal’in de Anadolu’nun da Türk Milleti’nin de hem yeri hem rolü açıktır aslında. Yeni arayışlar veya çalışmalar, her zaman asırlık döngülere takılır durur. Ders almak isteyene, merak edene ve dahi rol çalmak isteyene, Milletler Mücadelesi Tarihi yeterli ve açık bir kaynaktır.
Öyle ki bugünden geriye 100 yıl öncesine gittiğinizde, 1919 yılı ve Anadolu’nun zor günlerine varırsınız. Türk Milleti’nin salahiyeti adına yola düşmüş, en büyük doneleri AKIL, İNANÇ ve STRATEJİ olan Şerif Bey ve ona inanan Türk Milleti’ ne , en yüksek teknolojiye sahip uçak, gemi ve mitralyözleri ile güneşin batmaz dendiği devletlerin saygıyla eğilişlerine rastlarsınız.
21. yüzyılın ilk çeyreğini bile tamamlamışken, bu yüzyılın dününü ve bugününü ele aldığınızda da işte bu tarihi tespitler faklı olmayacaktır.
Geleceğe inancı, ümidi ve umudu çok yüksek olan bir birey olarak, sahip olduğum teknik bilgi ve tecrübeye ilaveten, içinde aktör olarak yer aldığım dijital ve teknoloji mücadeleleri cephesini de dikkate alarak, DOĞU ASRI olarak nitelendirilen 21. Yüzyılın, milletimiz ve devletimiz adına büyük imkânlar ve fırsatlar ortaya koyacağına inanmaktayım. Tıpkı 1919 gibi, millet bünyemiz içerisinde sorumluluk ve inisiyatif almış birçok değerimizi tanımaktan onur ve gurur duyuyorum. Öyle ki, bu rol sahipleri, zamanın an olduğuna inanıp, anınsa bu zaman olduğu düşüncesiyle, durmak durulmak bilmeksizin, tüm samimiyetleri ile değerlerimiz adına gayret sarf etmekteler.
Bu yüzyılda, ilk çeyrek sonrası öne çıkacak olan Etnobiyoloji, Siber Güvenlik, Dijitalleşme, Savunma Teknolojileri, Akıllı Sistemler konu başlıklarında, milletimizin kimliğini teşkil eden AKIL ve ADALET olguları sayesinde asırlık döngü yerini bulacaktır.
Unutmayalım ki, önde koşmak bir işe yarıyorsa, o zaman Afrika müthiş bir üstünlüğe sahip olmalıydı.
İşte tam burada, 21. Yüzyıl’ın asıl aktörleri olan bizler, bir Türk büyüğümüzün şu zaman ötesi çağrısına kulak vermeliyiz;
‘’Kavga büyük, ülkü büyük, Türk büyük. Seni bekler taşınacak yük büyük’’
Sevgi, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.