Beklenen baharın güzelliklerini perdeleyen kara bulutların, güneşe yol vermesini bekliyoruz şu sıralarda.
Dünyanın bağışıklığını bugünlerde biraz daha fazla sorguladığı Türk Milleti, bu savaşma yeteneğini, içerisinden çıktığı nice zorluk ve hastalık sayesinde kazanmıştır. İçerisinden geçtiğimiz süreçte, Türk Devleti’nden yardım isteyen doğu ve batı ülkelerinin bilmesi gereken, milletimizin genetik kodu haline gelmiş doğal, kalıtsal bağışıklık sistemine sahip olduğudur.
Her ne kadar son yıllarda, immün sistemimizde antikor miktarındaki azalmaya odaklanmışsak da, geçirdiğimiz bu zor günlerdeki direnişin boyutu fizyolojik ve biyolojik karakterimizin yok olmadığını ortaya koymuş oldu.
Kendine has yaşam karakteristiklerine sahip Anadolu topraklarının ev sahibi bizler, öze dönüş yolunda maruz kaldığımız zorunluluğun, aslında bir kıymet olduğunun farkında olmalıyız. Bugün dışa bağımlılığın taşıyabileceği en üst noktada yer alan Çin Devleti’nin içerisine düştüğü vahim durumu iyi okumak gerekir. Veya ileri devletler sınıfı olarak konumlandırılan Avrupa ülkelerinin, birbirlerini yeterli seviyede hijyen önlemi almamakla suçlaması dikkat edilmesi gereken bir husustur. Ya da dünyanın süper gücü olduğunu iddia eden ABD’nin tedavi geliştirme sürecinde, her gün farklı yönde açıklamalar yapıp sonrasında Çin’deki çalışmalara dair ümit bağlayıcı açıklamaları da bize önemli bir detay sunmaktadır.
Medeniyetin beşiği olan bölgemizde, Anadolu coğrafyasının bereketinin sadece toprak mahsulü olmadığı aşikârdır. Birlikte yaşama kültürü ve insanlığa medeniyeti sunma çabaları sayesinde bünyesinde gelişen toplum karakteri ve çeşitli sistematikler bu anlamda değer arz eden ürün çeşitlilikleridir. Gerekliliklerinin temelinde temizliği barındıran İslam ise, kültürel olarak bu inancı yaşayanlar olsa da, topluma kazandırdığı alışkanlıkların birçoğu sayesinde, enfeksiyon hızının düşük olması adına mutlak bir etkendir.
Vatan sathı içerisinde, sık periyotlarla, dış güçlerin direk veya dolaylı şekilde saldırısına maruz kalan toplum yapısının, millet kavramının gereği şeklinde, bu saldırılar karşısında gösterdiği refleks ise yine ayırt edici özelliklerden bir tanesidir. Bu refleks ile ortaya çıkan birlik, beraberlik ve yardımlaşma ruhunun en güzel tezahürlerini, 2020 yılının ilk 3 ayında birçok kez görmüş ve hatırlamış olmak şahsımız ve bizler gibi düşünenler nezdinde sevindirici olmuştur. Diliyor ve biliyoruz ki, hem aidiyet hem inanç sadakati yüksek olan milletimiz, bu karakteri sayesinde, dünyanın uzun zamandır karşılaşmadığı ve bu yüzden şaşkınlıktan ne yapacağını bilemediği böylesi dönemleri, tecrübesi ve sahip olduğu bu kendine has karakteri ile aşacaktır.
Beklediğimiz ışık ve sıcaklık, hâlihazırda üşümüş, soğumuş gönüllerimizi ve bedenlerimizi ısıtmakla beraber, açmayı bekleyen çiçekleri ve toplanmak için meyveye dönmeyi bekleyen tohumları ile baharı tam da istediğimiz gibi yakın zamanda yaşatacaktır.
Gündemin başrolünü üstlenmiş, tarihte, cenk meydanında kılıç hakkıyla kazanılmış zaferlerden daha ziyade, dağılma, çöküş, hile ve tedbirleri ile yer alan Rusya veya yaşadığı Afyon Harbi’nin etkisiyle batının boyunduruğundan ve etkisinden hala çıkamamış ağabeyi Çin Devleti, Türk Milliyetçiliği’ nin bugünkü meselelere bakış açısını net olarak şu şekilde bilmektedir veyahut bilmelidir;
‘Her şey Türk için, Türk’e göre, Türk tarafından’ olmalıdır.