Etrafımız ateş çemberi. Kuzeyimizde bizi her açıdan etkileyen bir savaş yaşanıyor. Bu savaşa benzinle gitmeyen ve söndürmeye çalışan sadece ve sadece Türkiye var. ABD ve NATO Ukrayna’nın yanında gözükmesine rağmen göz ve kaş işaretleri ile adeta Rusya’yı davet etti. Rusya ise hangi belanın içine düştüğünü halen çok fazla anlamış değil. Türkiye’nin bu hafta içinde başlattığı uluslararası diplomatik girişimlerle savaşı durdurmaya çalışıyor. Ukrayna-Rusya Dışişleri Bakanlarını biraya getirme başarısını sağladı.
Tüm bu gelişmeleri bir başka yazıya bırakarak, bugün yine 28 Şubat'ta toplanan altı siyasi parti genel başkanın, altına imza attığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Dönüş Mutabakatını değerlendirmeye devam etmek istiyorum. Açıkçası konu toplumda beklenen ilgiyi ve desteği görmedi. İmzalanan mutabakatın içeriğinin toplumun beklentilerini karşılamadığı şeklinde yorumlamak gerekiyor. Çünkü vatandaş için Cumhurbaşkanlığı makamının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Parlamenter Sistem döneminde, Cumhurbaşkanı seçiminden toplumun haberi dahi olmuyordu. Zaten seçerken hiçbir yetkisi de yoktu. 27 Nisan e-muhtırasından sonra Cumhurbaşkanlığı seçiminin ne kadar önemli olduğu toplum tarafından fark edildi. Nitekim Türk halkı Cumhurbaşkanının halkoyu ile seçilmesini öngören Anayasa değişikliği için yapılan referandumda, %67 gibi yüksek bir kabul oyu verdi. Bu oylama, halkın Cumhurbaşkanını doğrudan seçmek konusunda yaptığı irade beyanıdır. Oylama sonucu tartışmaya mahal vermeyecek netliktedir. Vatandaşın kırmızı çizgisinin Cumhurbaşkanını doğrudan seçmek olduğu açıktır.
Bu gerçeğe rağmen, altı genel başkanın imza attığı mutabakat metninde Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik hale getirilirken, geri getirilecek Başbakanlığınise güçlendirilmesine yönelik bir hüküm bulunmaması büyük bir boşluk oluşturuyor. Toplumun, sembolik bir Cumhurbaşkanlığı ve eskisinden farkı olmayan Başbakanlığı istemediğinin farkında olunmadığı görülüyor. Oysa, toplumun güçsüz bir yürütme istemediği açık ve nettir. Bu gerçeğe uygun, millet iradesinin direk yansıdığı yürütmenin alternatifi maalesef mutabakat metninde yok. Oysa sembolik Cumhurbaşkanı formülüne karşılık en azından Başbakan’ın doğrudan seçilmesi formülü mutabakat metninde yer alsaydı, toplumsal destek daha farklı olabilirdi.
Diğer taraftan mutabakatın adına 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' denilmesine rağmen, Meclis’in daha aktif çalıştırılmasını sağlayacak hiçbir ifadenin bulunmaması bir başka büyük eksikliktir.
Altı genel başkanının altına imza attığı mutabakat metni, Meclis’i güçlendirmediği gibi Cumhurbaşkanını %50+1 ile halkın doğrudan seçme yetkisini de elinden alacak bir sistem öngörüyor. Bu nedenle millet iradesini kısıtlayan, her ne kadar adına 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' denilse bile, vatandaşın geçit vermesi imkânsızdır. Bu nedenle, mutabakata atılan imzalar havada kalmıştır.
Tekrar etmekte fayda var. Türkiye Parlamenter Sistemi Başkanlık Sisteminden daha yüksek oranda istemiyor. Başkanlık Sisteminden vazgeçebilmek için Parlamenter Sistemden daha farklı bir sistem önerilmesi şarttır.