Eğitimle ilgili yazılarımızı okuyan bir öğretmenimiz, eğitimde öğretmenin önemine ilişkin güzel bir makale göndenmiş.
Makaleyi okuyup beğendim.
Geldiği hali ile de yayınlamaya karar verdim.
Eğitim sistemimizin güzel bir özeti olmuş.
İşte söz ettiğim makale:
***
Öğretmen ve öğretmenlik
Öğretmen, bir tekniği, bir bilim dalını, bir sanatı ya da belirli bilgileri aktarmayı meslek edinen kişidir. Öğretmenlik ise devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir uzmanlık mesleğidir.
Öğretmen, bu tanımlamaların içine sığdırılamayacak kadar özel bir kişidir ve öyle olmalıdır. Öğretmenin elindeki en değerli malzeme öğrencileridir. Öğretmen okulda öğrencilerine duymayı, düşünmeyi, sorumluluk almayı, bu sorumluluğun gereğini yapmayı öğretir. En büyük amacı onları en iyi biçimde bilgiyle donatmak, eğitmek, yaşama hazırlamaktır. Onların bulutsuz masmavi dünyalarına sevginin, sevincin, aydınlanmanın güneşin doğmasını sağlamaktır.
Bir öğretmen
Böyle çocuklarla dolar her yanım,
Çocuklar kardeşim,
Çocuklar arkadaşım,
Canım…
Onlarda toplanmıştır,
Geçip giden zamanım.
Bir parıltı görsem gözlerinde,
Bilgiden anlayıştan yana,
Bir hal olur bana
Zannedersin ki
Dünyalar benim…
Mustafa Gündüz Göktürk
Bu dizelerin içinde sevinç var, sevgi var, umut var, geleceğin aydınlık günleri var, emek var, özveri var.
Öğretmenlik, Mustafa Kemal’ in dediği gibi kutsal bir meslektir. Öğretmenin en önemli görevi öğretmektir. Öğrenmeyen insan üretemez, üretemeyen insan ve toplum da gelişemez. Bir öğretmen ne kadar başarılı, dürüst, ahlaklı ve onurlu gençlik yetiştirirse ülkede de o kadar huzur, güven ve refah ortamı olur. Ancak istenilen nitelikte bir gençlik isteniyorsa aile ve okul uyumlu bir birliktelik içinde olmalıdır. Çocuklarımız aydınlık bir ortamdan çıkıp karanlık bir ortama girmemelidir.
Öğretmek kadar öğrenmekte önemlidir. Öğretmen, öğretmenlik yaptığı sürece yeni yeni bilgiler edinir, kendini geliştirir, çağa ayak uydurur. Okumayan, öğrenmeyen, araştırmayan öğretmen ne öğrencilerine, ne de ülkesine yeterince yararlı olur. Ancak öğretmenin kendini geliştirebilmesi için ekonomik gücünün, sosyal durumunun, toplumsal saygınlığının yeterli olması gerekir. Bunlara olumlu yanıt vermemiz çok zor.
Ülkemizin milli eğitim politikaları, ekonomik ve siyasal durumu bütün bunların gerçekleşmesine yeterince el vermiyor. Eğitim ve öğretimdeki durumumuz da hiç iç açıcı değil. Uluslararası yarışmalar da okullarımızın, öğrencilerimizin durumu çok üzüntü verici. Dünya sıralamalarında en gerideyiz. Ufukta da henüz bir iyileşme ve umut görünmüyor. Eğitim sistemimiz ne yazık ki çağa ayak uyduramıyor. İdeal bir eğitim sistemimiz, çağdaş bir eğitim sistemimiz yok. Sormayan, sorgulamayan, düşünce üretmeyen, tartışmayan, araştırmayan deneylerle öğrenilmeyen, ezberci bir eğitim sistemimiz var. Öğretmenler de aynı eğitim sistemiyle yetiştirilince, bunlara bir de ülke sorunlarımız eklenince, büyük bir eğitim sorunu ile karşı karşıya kalıyoruz. Ama yine de bu ülke geçmişte yokluklar içinden çıkıp gelmiş idealist öğretmenlerimiz sayesinde bu günlere gelmiştir. Okul yok, yol yok, su yok, ışık yok, para yok dememiş, ülkemize güzel bir gelecek hazırlayabilmek için var güçleriyle çalışmışlardır.
Cahit Külebi bu idealist insanlarımız için şöyle sesleniyor:
Siz kara göklerin yıldızları
Isıtın yurdumuzu sabaha kadar
Ama düşe kalka, ama yiğit, ama umutlu,
Alın benim gönlümden de o kadar.
Bugün de böyle idealist öğretmenlerimizin olduğunu görüyor ve mutlu oluyoruz. Onları ve onlar gibi binlerce idealist öğretmenimizi minnet ve şükranla anıyoruz.