Başlıktaki soruya cevap vereyim.
Evet, gazeteciler siyaset yapabilir.
Tıpkı, CHP Nilüfer İlçe Başkanı Fırat Yılmaz gibi mesleği bırakır sadece siyaset yapar.
Fırat, inandığı siyasi düşüncenin iktidara gelmesi için mücadele ediyor.
Buna karşı olunmaz, hatta takdir edilir.
Benim karşı olduğum şey, tarafsızlık kisvesi altında siyaset yapan gazeteciler.
Bu arkadaşlar, oturdukları yerden siyasetçilere akıl verip, kendileri ülkeye ve şehre şekil vermeye çalışıyorlar.
Yanlış anlaşılmasın, gazeteci düşüncelerini kamuoyu ile elbette paylaşacak.
Ülkeyi ve kenti yönetenlere öneride de bulunacak.
Ancak bu öneriler dayatmaya dönemez.
Birileri bunu yaparsa bizde, “Bir dakika meydan boş değil” deriz.
Olana bitene yorum getirmek ile aslı astarı olmayan hayal ürünü düşünceleri gerçekmişçesine yazmak arasındaki ince çizgiyi aşmamak gerekir.
***
Aynı anda muhtelif yerlerde yazılar yazan, yılların gazetecisi Yüksel Baysal, şu sıralarda aklını AK Parti ile bozdu.
Oysa 58. Hükümetin Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır’a danışmanlık yaptığı sırada AK Parti’yi yere göğe sığdıramıyordu.
CHP Milletvekili aday adayı olduktan sonra başına taş düşse suçu AK Parti’ye atıyor.
Mesela RTÜK’ün TELE1 ve Halk TV hakkında verdiği yayın durdurma cezasını eleştirirken, RTÜK’ü değil AK Parti’yi suçladı.
O yazıda yanlış bilgiler de vardı.
Mesela, RTÜK’ün Atatürk’e hakaret edenlere ceza vermediğini, Diyanet İşleri Başkanı ve 2. Abdülhamit’e hakaret edenlere ceza yağdırdığını yazdı.
Oysa 2017 yılında “Derin Tarih” programında Atatürk’e hakaret edildi, RTÜK’te o programa en üst seviyede cezayı verdi.
Yüksel, aynı yazısında hızını alamayıp bir romanı kaynak göstererek 2. Abdülhamit’e iftiralar da attı, oysa roman hiçbir zaman kaynak değildir.
İslam dinine açıkça hakaret eden İzmir ve Ankara barolarının, sadece Diyanet İşleri Başkanı’nı eleştirmiş gibi masum göstermeye de çalışması da işin diğer yanı.
Oysa iki baro da hadlerini aşıp, Diyanet İşleri Başkanı üzerinden İslam Dinine açıkça hakaret ettiler.
Bu arada Yüksel hızını alamdı ve ertesi gün de, AK Parti’nin Bursa’daki temsilcileri hakkında gerçek dışı bir yazı kaleme aldı.
Yazıya göre güya AK Parti İl Başkanı ve Büyükşehir Belediye Başkanı bir tarafta, geçmiş dönemin Başbakan yardımcısı ile Osmangazi Belediye Başkanı’nı da bir başka tarafta birbirlerine savaş açmışlar.
***
Belki bilmeyenler veya unutanlar vardır.
Yüksel Baysal 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde CHP’den Milletvekili aday adayı olmuş, yapılan ön seçimden 38. sırada çıkmıştı.
CHP’den istifa etmediğine göre yazıların CHP’li birinin kaleminden çıktığını bilmekte yarar var.
***
Mademki gazetecilerden başladık, gazetecilerden devam edelim.
Cennet Cankılıç’ta bu aralar bir zamanlar siyaset yaptığı AK Parti’den başka bir konu yazmaz oldu.
Malum, Cennet AK Parti’den defalarca milletvekili aday adayı ve adayı, belediye başkan aday adayı oldu ve İl yönetiminde başkan yardımcı olarak görev aldı.
Şimdi de muhtelif yerlerde köşe yazıyor, hatta kendine ait haber sitesi de var.
Cennet, AK Parti’de milletvekili ve belediye başkanı olamayınca olsa gerek, ilk zamanlar yere göğe sığdıramadığı mevcut yönetim aleyhinde yazılar yazmaya başladı.
Mesela alınan koronavirüs önlemlerini eleştirdi.
Oysa tüm kurumlar yeni normale göre hareket ettiği bir süreçteyiz ve AVM’ye bile elimizi kolumuz sallayarak giremiyoruz.
AK Partili olduğunu söyleyen Cennet, sanırım birlikte program yapa yapa, CHP’li Yüksel’in etkisine girdi.
***
Şöyle bağlayalım.
Siyaset yapmak isteyen gazeteciler bir siyasi partiye girip bu işi yapsınlar.
Yazılarında siyaset yapanlar da adının yanına üyesi olduğu siyasi partiyi yazsınlar.
Okuyan da kimin yazısını okuduğunu bilip buna göre hüküm versin.