Bursa…
İpekten çeliğe, Uludağ’dan ovaya.
Tarihiyle ağır, sanayisiyle güçlü.
Ama fayın üzerinde.
Gerçeğimiz bu.
Ve biz bu gerçeği görmezden gelemeyiz.
1855’i hatırlayın.
Şehrin canevine inen o büyük tokadı.
Camiler, hanlar, evler…
Bir günde “geçmiş”e dönüşen hayatlar.
Aradan yüz yetmiş yıl geçti.
Fay hâlâ yerinde duruyor.
Biz mi? Yerimizde sayıyoruz.
İnegöl’de Örnek Bir Başlangıç
Tam da bu noktada, bugün İnegöl’den yükselen bir adım çok kıymetli.
Turgutalp Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesi’nde ilk temel atıldı.
Yaklaşık 153 dönümlük bir alanda yerinde dönüşüm uygulanacak.
130 blok ve 842 konutluk mevcut yapı stoğu, modern ve sağlam 44 blokla yenilenecek.
Projede her detay düşünülmüş:
— 7 blokta 39 farklı tipte 291 daire.
— 282 araçlık otopark, 36 ticari ünite.
— Yeşil alanlar, oyun parkları, kapalı yüzme havuzu, hamam, sauna.
— Çatılarda güneş enerjisi, elektrikli araç şarj istasyonu.
— Zemin iyileştirmesi için akademik destek, jet-grout uygulamaları.
Kısacası sadece bina değil, bir yaşam alanı inşa ediliyor.
Ve burada en kritik nokta: İrade.
Bir belediye için en kolayı, suya sabuna dokunmadan günü kurtarmaktır.
Ama Alper Taban bunu tercih etmedi.
Siyasi risk almayı göze aldı, vatandaşla masaya oturdu, hak sahipleriyle sabırla uzlaştı.
Dosyaları rafta bekletmek yerine, temel atmayı seçti.
İnegöl Belediyesi’nin garantörlüğünde, bilimsel zeminde yürütülen bu çalışma, Alper Taban’ın kararlı iradesiyle ete kemiğe büründü.
İşte bu yüzden, örnek alınması gereken bir model.
Geçmişte Yarım Kalanlar
Şimdi biraz geriye gidelim.
Büyükşehir Belediyesi’nin önceki başkanı Alinur Aktaş döneminde Bursa’da güçlü bir kentsel dönüşüm hamlesi başlatılmıştı.
Strateji belgesi hazırlanmış, riskli bölgeler tespit edilmiş, ilçelerle koordineli bir yol haritası ortaya konmuştu.
Yani temeller atılmış, irade gösterilmişti.
Ancak Mustafa Bozbey yönetiminde bu çalışmalar sahiplenilmek yerine rafa kaldırıldı!
Hazırlıklar askıya alındı, masa üstündeki dosyalar tozlanmaya terk edildi.
Oysa deprem gerçeği beklemiyor.
Fayın üzerinde yaşayan bu şehirde, yarım kalan her çalışma, yarınlarımızı riske atıyor.
Yıldırım’dan Gelen Ders
Bir de Yıldırım var.
Oktay Yılmaz’ın öncülüğünde ada bazlı dönüşümler, yerinde üretim ve sosyal donatı odaklı yaklaşımlar hayata geçti.
Mahalle ölçeğinde ofisler açıldı, saha taramaları yapıldı, etap etap ilerleyen uygulamalar başlatıldı.
Evet, kusursuz değil.
Ama yön doğru.
“Önce can” diyerek, riskli yapı stoğunu azaltan bir irade sergilendi.
Bursa’nın Sınavı
İnegöl’de bugün atılan temel, umut verici bir başlangıç.
Ama yetmez.
Sadece iki ilçede, birkaç etapla olmaz.
Mesela İnegöl’ün 47 bin yapısı var. Bunun 13 bini 2000 öncesi. Risk ortada.
Bursa genelinde ise yapı stokunun %55’inden fazlası 2000 yılı öncesine ait.
Bu tablo karşısında, Bursa’nın tamamında aynı ciddiyetle, aynı hızla, aynı sorumlulukla hareket etmek zorundayız.
Mikrobölgeleme, fay sakınım bandı, afet toplanma alanları, OSB’lerin deprem senaryoları, kritik altyapı güvenliği…
Bunlar artık “rapor”da değil, “bütçe”de yazmalı.
Çünkü Bursa’da yıkılacak her fabrika, Türkiye’nin nefesini keser.
Bugün Başlamazsak
1855 bir uyarıydı.
2023 6 Şubat'ta yaşadıklarımız, bir kez daha uyardı.
Sıradaki uyarıyı beklemeyelim.
Bugünkü temel, İnegöl için iyi bir başlangıç.
Alkışlayalım.
Ama alkışla yetinmeyelim.
Yıldırım’da hızlanan, İnegöl’de başlayan bu iradeyi,
Bursa’nın tamamına yayalım.
Çünkü deprem “gelir mi” sorusu değil.
“Hazır mıyız” sorusu.
Cevabı da çok net:
Henüz değil.
O halde?
Bugün başla, yarına yetiş.
Planı bütçeye, lafı projeye, niyeti anahtara çevir.
Bursa bunu hak ediyor.
Memleket bunu bekliyor.
















