Bir şehrin kalbi bazen bir kâse çorbanın buharında görünür; kimi zaman da bir çöp konteynerinin başında usulca bekleyen o sabırlı gözlerde. Yıllardır aynı cümle dolaşır dillerde: “Bir toplumun medeniyeti, hayvanlara nasıl davrandığıyla ölçülür.”
Ezcümle; kent dediğin yalnızca yollarıyla, binalarıyla değil, vicdanıyla büyür.
Yıldırım’da işte bu vicdandan doğan bir tesis var: Mama Üretim Tesisi.
İsrafın karşısına akılla ve merhametle dikiliyor; fabrikalardan, hastanelerden, yurtlardan, lokantalardan toplanan yemek artıkları çöpe gitmiyor, mamaya dönüşüyor.
Nisan 2023’ten beri 161 ton atık değerlendirilmiş, 87 ton mama üretilmiş.
Tesis haftada yaklaşık 2 ton atığı işleyebiliyor.
Son iki ayda 1.800 kilo atıktan 950 kilo mama çıkmış.
Bu sayılar sıradan bir tablo değil; sokak hayvanları için akşam yemeği demek.
Bu model siyasetin üstünde bir akıl öneriyor: Atığı kaynağında ayrıştır, güvenle işle, mamaya dönüştür, sahaya ulaştır.
Üstelik bürokrasinin değil, işbirliğinin diliyle konuşuyor.
Yıldırım’da kurulan bu köprüye yakın zamanda bir halka daha eklendi; Otoyol Yatırım İşletmeleri A.Ş. ile imzalanan protokol sistemin çarklarını daha da yağladı.
Bir kurum elini taşın altına koydu mu, diğerleri de cesaret buluyor; model böyle yayılıyor.
Elbette işin bir de gönül tarafı var.
Yunus Emre’nin sözü kulağımızda: “Yaratılanı severim Yaradan’dan ötürü.”
Bir şehir, sokağını paylaştığı kadar şehirdir.
Bir kapının önüne bırakılan su bir kaldırımı güzelleştirir; bir avuç mama bir mahallenin çocukluğunu değiştirir.
Bu tabloda belediyenin mutfak zekâsı ve saha disiplini dikkat çekiyor.
Toplanan gıda gıda güvenliği süreçlerinden geçiyor, uygun reçeteyle mamaya dönüşüyor; paketlenen ürünler barınağa ve belirlenen odak noktalara ulaştırılıyor.
Kâğıt üzerinde kolay, sahada zor; ama oluyor.
En güzeli de şu: “Atık” deneni hayata çeviriyor.
Bu satırlarda ne methiye var ne slogan; yalın bir gerçeği kayda geçiriyorum.
Oktay Yılmaz’ın belediyecilik yaklaşımı, “israf” ile “ihtiyaç” arasına işleyen bir köprü kurdu. Köprünün adı, aslında hepimizin bildiği kadar basit: vicdan.
Yılmaz’ın payı, o köprünün kurumsal mimarisi; gerisini ise bu şehrin insanı tamamlıyor.
Şimdi sıra bizde.
Evimizin önüne bir kap su koymak; işyerinde artan yemeği çöpe değil, doğru adrese yönlendirmek; çocuğumuza “paylaşmayı” göstermek…
Şehir dediğin, küçük adımların toplamıdır.
















