Önceki hafta sonunda liselere giriş için gerekli olan Liseye Geçiş Sınavı (LGS) geçen hafta sonunda da, Üniversitelere giriş için gerekli olan Temel Yeterlilik Testi (TYT), Alan Yeterlilik Testleri (AYT), Yabancı Dil Testi (YDT) sınavları yapıldı.
Birkaç saatte yapılan bu sınavların çocuklarımızın gelecekti tüm hayatına yön vermesi beni hep düşündürmüştür.
Bir eleme sistemi olması elbette gerekiyor. Bilgiye ulaşmak için emek, öğrenmek için çaba harcayanlar ile vaktini boşa geçirenleri birbirinden ayırmalıyız. Fakat bu sütunların takipçileri, bizdeki eğitim sisteminin yıllardır yap-boz tahtası misali sürekli değişmesine olan tepkimizi de gayet iyi bilirler.
Sadece eğitim sistemi değişmiyor. Sınav isimleri, içerikleri, süre ve sayıları da neredeyse her yıl değişiyor.
Tek sorun bu da değil. Ülkemizin batısı ile doğusunda, hatta aynı şehrin merkezi ile kırsalında eğitim fırsatı eşit değil. Parası olan ailenin çocuğu ile parası olmayan ailenin çocuğunun aldığı eğitim çok farklı. Zengin ailelerin çocukları kolejlerde okuyup, özel dersler alarak yapılan sınavlarda öne geçebiliyor. Para; lise ve üniversite seçerken de belirleyici oluyor.
Şunu özelikle vurgulayalım.
Bu yazıda, kapitalizmin ne kadar acımazsız olduğunu anlatmak niyetinde değilim. En azından bu yazının konusu bu değil.
Benim dikkat çekmek istediğim asıl nokta, paranın bilginin yerine geçmesinin, insanlığın geleceğine vereceği zarardır.
Parası olanlara batı ülkelerinde de iltimas geçildiği elbette biliyoruz. Fakat o ülkelerde şöyle farklar var. Öncelikle eğitim hayatları süresince sürekli ölçme ve değerlendirmeye tabi oluyorlar.
Yani birkaç saatlik sınav sonucuyla değil, sürekli değerlendirmeye tabiler. Ayrıca o ülkelerde bazı barajları aşamayanlar istediği okula giremiyor.
Özetleyecek olursak, Eğitimde başarılı olan ülkelerin modellerini incelediğimizde, daha temel eğitim aşamasında çocukların ilgi alanlarının belirlendiğini ve eğitim hayatının tüm aşamalarında yapılan testler ile yetenekleri ve ilgilerine en uygun alanlara yönlendirildiklerini görüyoruz.
Bizde ise lise ve üniversiteye giriş için birkaç saatlik sınav çocukların geleceği şekillendiriliyor. Bu şekillendirmenin öncesinde de, sonrasında adalet yok. Ailenin parası olması nedeniyle çocukların şartlarının pozitif olması ise diğer çocukları negatif yönde etkiliyor.
Bende işte buna itiraz ediyorum. Bir insanın hayatının birkaç saatlik sınavda şekillenmesini doğru bulmuyorum. Paranın, harcanan emeğin yerine geçmesine razı olamıyorum. Bizde de çocukların eğitim hayatının başladığı ilk günden itibaren yeteneklerinin ve bilgisinin ölçülmesi gerektiğini anlatmak istiyorum.
Bir çocuk, sadece ailesinin parası olduğu için istediği eğitimi, dilediği diplomayı almamalı.
Son yıllarda Türkiye’de de, Tıp Fakülteleri ve Hukuk Fakülteleri için bir baraj geldi. Bu güzel bir gelişmedir. Bu barajın tüm mühendislikler için getirilmesi gerekiyor. Bu da yetmez. Yurt dışındaki Üniversiteler içinde denklik kriterleri daha da sıkılaştırılması gerekiyor.
Aksi halde gelecekte kendimizi hekimlere emanet ederken çok düşünürüz. Doğru düzgün hukuk bilgisi olmayan savcı ve hâkimlerin vereceği kararlara için ağlarız. Bilgisi yetersiz mühendislerin yaptığı binalar ve ürettiği makineleri kullanmak zorunda kalırız.