27 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Wuhan şehrindeki bir hastaneye ağır pnömoni tanısıyla üç hastanın yatırılması ile başlayan korona virüs, Türkiye’de ilk kez 11 Mart tarihinde görüldü. Hayli sıkıntılı günler yaşadık. Bilim insanlarının yaptığı açıklamalara göre salgınla yaşamayı öğrenmeliyiz. Yeni bir yaşam şekli bizi bekliyor. Toplumumuzun büyük bir kısmı bu yaşam şekline uyum sağlamakta zorluk gösteriyor. Devletler kendi sınavlarını verdi ve hala vermeye devam ediyor. Ülkemiz bu anlamda gayet başarılı bir süreç geçiriyor. Bir yandan toplum sağlığını korumak için atılan adımlar, diğer taraftan ekonomiyi ayakta tutma süreci devam ettirildi.
Bu süreçte canını tehlikeye atmış, günlerce evlatlarından mahrum kalmış sağlık personellerimize sonsuz şükranlarımız var. Onlar meslek aşkları ile virüs bulaş riskinin en yoğun olduğu yerlerde görev aldılar. Virüs sebebiyle can vermiş doktor ve hemşirelerimize çok şey borçluyuz. Bu süreçte onların bizlere bıraktıkları izler asla unutulmaz. Geçtiğimiz günlerde nöbete giderken evlatlarını komşusuna bırakan hemşirenin evlatlarını çıkan yangında kaybetmesine hepimizin yüreği yandı. Onlar gerçek kahramanlar.
Korona virüs ile beraber bizi bekleyen ikinci büyük tehlike, ekonomik çöküş. Ekonomik çöküşü engellemek için devlet adım adım iş yaşamına geçişi sağladı. Sonuçta bu süreç uzun süre devam edebilir. Birçok kişi tedbirlerle beraber iş yaşamına ve sosyal yaşama atıldı. Böyle de olmak zorunda. Mart ayından itibaren bu süreçte dayanamayıp dükkanlarını kapatmak zorunda kalan birçok küçük esnafa da üzülerek şahit oluyoruz. Devletin tüm desteklerine karşı ayakta duramayan birçok işletme oldu.
1 Haziran itibarıyla bazı kreşler açıldı. Böylece çalışan aileler çocuklarını kreşlere bırakmaya başladı. Tedbirler mümkün olan üst seviyede uygulanmaya başladı. Okulların açılması konusu da Bilim Kurulu toplantısında gündeme geldi ve 21 Eylül itibarıyla yüz yüze eğitime geçilmeye kararı verildi. Okullarda eğitimin ne şekilde yapılacağı ve hangi yaş grubuyla başlatılacağı önümüzdeki günlerde Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından bizlere bildirilecek.
Son günlerde öğretmenler arasında seminerlerin yüz yüze yapılmasına karşı başlatılan direniş çok şaşırtıcı. Bazı öğretmenler sosyal medya üzerinden “Öğretmenler Birleşiyor” adlı etiket oluşturarak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bazı basın kuruluşlarının, bazı millet vekillerinin ve bazı sendikaların desteğini arkalarına alıyorlar. 1 milyon öğretmenin seminerler için eğitim verdikleri okullarına dönmelerini risk olarak kabul ediyor ve online seminer gerçekleştirmek istiyorlar. Peki ya o zaman 21 Eylül’de de yüz yüze eğitim için döndüklerinde daha büyük bir risk oluşmayacak mı?
Haziran ayında yapılan seminerler içinde yüz yüze eğitime karşı tepki vardı. Bu tepkiler neticesinde “Acaba 21 Eylül’de başlayacak olan yüz yüze eğitime karşı da bir mücadele olacak mı?” diye düşünüyorum.
Mesleğine kalbini vermiş öğretmenlere saygım sonsuz, onlar sabırsızlıkla çocuklarına kavuşmayı bekliyorlar. Fakat bir kısım öğretmen arkadaşımı anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Öğrenciler ve velilere salgının bulaşması bahane ediliyor. Sanki bazı öğretmen arkadaşlarım rehavet içine girmiş gibi. Bugün birçok çalışan tedbirlerle kendini korumaya çalışarak iş hayatına devam ediyor. Bunların içinde doğuma az kalmış hamileler bile var. Bu süreç 20 gün katlanalım geçer bir süreç değil, belki yıllarca devam edebilir. Uyum sağlamak zorundayız.
Doktorların hayatı, hemşirelerimizin hayatı, milyonlarca çalışan insanımızın hayatı sizinkinden değersiz mi?
Üstelik global anlamda veriler incelendiğinde çocuk ve genç yaş gruplarında, ileri yaş grupla kıyaslandığında belirtiler genel olarak ya hiç yok ya da çok hafif seyretmektedir. Bu nedenle hastaneye başvuru oranı çok düşüktür.
14 Nisan itibariyle New York City Health tarafından sağlanan veriler aşağıdadır:
Öğretmenlik kutsal bir meslektir. Bir öğretmenin mesleğine duyduğu aşk yüzlerce çocuğun geleceğini aydınlatır. Bugün ülkemizde birçok sözleşmeli genç görev aşkıyla yanıyor. Mesleğinden yorulmuş, mesleğini sevememiş öğretmenlerimizin toplum geleceği için mesleğini hak edenlere bırakmasını dilerim.
annesi kanser olan öğrencilerim var benim yüzeysellik aldı başını gidiyor, evet öğretmenin canı değerli çünkü eğitimli kalifiye bir çalışandır öğretmen,devlet kolay kolay emanet etmiyor çocuklarımızı öğretmenlere,eğitim fakültesi orda git oku kazanabilirsen yeter artık bezdirdiniz
Sizi de egiten öğretmenlerdi oysa hiçbirimiz virüs ölüm korkusu gibi sebepler içinde değiliz devlet bu şekilde tedbir aldı uyuyoruz başlamamız söylenirse ki Emin olun! Öğrencilerini özlemeyen bir an önce onlara kavusmak istemeyen tek bir öğretmen yoktur canla başla başlamaya hazırız tabi çocukların, ailelerinin ve kendi ailemizin canını tehdit etmeyecek şekilde ....tüm öğretmen düşmanlarını hayretle izliyoruz
Bir sen kalmıştın öğretmenler hakkında ahkam kesmeyen. Bir bitmediniz be.
Burada atlanan bişey var, Çocukların ölüm oranına değinmişsiniz. Burada söz konusu tartışmalar çocukların ölüm oranıyla ilgili değil. Çocuklar süper taşıyıcı oluyor ve toplum içerisinde virüsü yayabiliyor. Okulda arkadaşından virüsü alan öğrenci ailesine yayabiliyor. Ve ortalama bir kişi uzun vadede 600 kişiye yayabiliyor.
Harika tespitler. Görev aşkıyla yanan öğretmenleri tenzih ediyorum. Ancak bu seminere gitmek istemeyen, okulların açılmasını istemeyenler çoğu beleşe alışmış tipler olduğunu düşünüyorum. Biz pandemi sırasında fabrikada hiç ara vermeden çalıştık. Devlet memurları birgün yattı birgün çalıştı. Öğretmenler hep tatilde. Hele bazıları hala doyamadı tatile.
Yollayın çocuklarınızı okula her öğretmen dersini yapar.okuldayiz uc gündür. İşlerimiz birkac gun sürecek.sonra boş oturacakmiyiz??birseyi anlamanız gerekiyor biz okula gitmek istiyoruz siz çocuklarınızı yollamak istemiyorsunuz??bangır bangır bağırıyorsunuz bu durumda cocuklari nasil okula istiyorsunuz diye....sonra yine bangir bangir bağırıyorsunuz heyyy ogretmen sen niye yatiyorsun kalk diye....bu süreçte her meslek yattı.tum dünya yattı be...her ülkenin öğretmeni yatti....yollayın cocuklarinizi okula ve susun hersey daha kolay olur..ne biz yatariz nede siz konuşursunuz artik...bu cevabim bizi yatıyor okula gitmek istemiyor diyendir...
Kiymetli hanimefendi, paylastiginiz abd tablosu uzerinde isaretlemis oldugunuz 0-17 yas grubundan endise etmemelisiniz. Siz o suursuz grubun etkilesimde oldugu insanlardan endise etmelisiniz. Ogretmenler seminerler konusunda dogru bir durusu olmadigini dusunuyorum ama sizin soylediklerinizde tamamen sacmalik
Ağzı olan konuşuyor.. Zayıf halka da öğretmeni görüyor herhalde.. Kendinizi desteklemek için de insan hayatının hicbir öneminin olmadığı Amerikadan veri paylaşmak da oldukça ironik.. sorun zaten gençlerin ölmesi değil taşıyıcı olması.. Açılsa da siz de kurtulsanız öğretmenler de kurtulsa..
Ellerinize sağlık, çok güzel tesptilerde bulunmuşsunuz. Okullarımıza 21 eylülde kavuşabilmek dileğiyle..