Eylül ayının geldiği şu günlerde birçok belirsizlikle hayatımıza yön vermeye çalışıyoruz. Koronavirüs salgınında birinci dalganın ikinci pikini yapmasıyla her gün vaka sayısında ki artış haberleri bizi yıpratıyor. Toplumun bir kısmı tamamen duyarsız, umarsız davranışlar sergilerken, diğer kısmı psikolojisini bozacak kadar kendini izole etmiş durumda. Bir türlü orta yolu bulamıyoruz. Bunda belirsizliklerde büyük rol oynuyor.
Sosyal yaşama ve iş yaşamımıza yavaş yavaş tedbirlerle uyum sağlamaya çalışıyoruz. Çocuklarımız Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) aldığı karar neticesinde uzaktan eğitime başladılar. Bir ay sonra eğitimin nasıl şekilleneceğini yaşayarak göreceğiz.
YÖK başkanımız Prof. Dr. Yekta Saraç, üniversitelerdeki eğitimin nasıl devam edeceğine ilişkin kararı üniversite yönetimlerine bıraktı. Bu karar sonrasında üniversiteler, tek tek uzaktan eğitim kararlarını açıklamaya başladılar.
Peki, üniversiteler bu kararları neye göre alıyorlar? Şehrin dinamikleri ile görüşülüyor mu? Bunu bilemiyoruz. Alınan kararlar doğacak sonuçlar hakkında yeterince bilgilendirilmiyoruz. Oysa alınan kararların ekonomik sonuçlarına hepimiz katlanacağız.
Şu da bir gerçek ki, bu kararları almanın sorumluluk yükü oldukça ağırdır. Her şeyin en ince şekilde hesap edilmesi gerekiyor. Öğrenci sirkülasyonu hesaplanıyor.Bazı öğrenci yurtlarındaki bir odada 8 öğrencinin kaldığını da hesap etmek gerekiyor.
Bunları düşününce üniversitelerin uzaktan eğitim kararı almasını haklı karşılayabiliyoruz.
YÖK Başkanımızın hibrit eğitim sistemiyle ilgili düşüncelerini paylaşmasıyla birlikte tüm gözler üniversitelerdeki eğitim şeklinin nasıl olacağına yöneldi. Dün Sağlık Bakanımızın üniversiteler uzaktan eğitime yönelmeli tavsiyesiyle kafalar iyice karıştı. Üniversitelerin tek tek uzaktan eğitime geçeceğini ilan etmesiyle birlikte kafa karışıklığı son halini aldı.
Ancak uzaktan eğitimin yol açacağı 2 büyük tehlike var. Buna da dikkat çekmek zorundayız.
1. Tehlike ekonomik
Neredeyse il nüfusu kadar öğrencisi olan üniversitelerimiz var. Bu üniversiteler uzaktan eğitime geçtiği takdirde öğrenci kaynaklı geçimini sağlayan restoran, market, cafe, kırtasiye, pastane, ulaşım, sağlık, apart, yurt, öğrenci evleri kısacası bu işten geçimini sağlayan çok sayıda esnaf ve milyonlarca aile ekonomik darbe yaşayacak.
Buna bir örnek vermemiz gerekirse Isparta ilimizin merkez nüfusu 2019 yılı verilerine göre 264 bin kişidir. Bu ilimizde öğrenim gören üniversite öğrenci sayısı 100 bini geçmiştir. Yani neredeyse şehir merkezi nüfusunun yarısını öğrenciler oluşturmaktadır. Dolayısıyla Isparta ilinin ekonomik kaynağı öğrencinin var olmasına bağlıdır.
Yine Isparta gibi Kütahya, Afyonkarahisar gibi birçok ilin geçim kaynaklarında öğrenci çok büyük rol oynar. Bu yüzden üniversite yönetimleri aldıkları kararların sonuçlarını çok iyi değerlendirmek zorundadır. Zaten altı aydır direnmeye çalışan esnaf tek tek kepenklerini kapadığı zaman, birde üzerine işsizlik yeni bir ekmek kapısı bulamamak kaosu getirmez mi?
Üstelik bir de ülkenin bir kısmı kesintiye uğramadan evinde sağlık riski olmadan düzenli maaşını alırken, diğer kesimin işini yürütebilme çabasıyla her gün dışarılarıda ümitsizce mücadele sürdürmesi! Bu durum, Allah korusun gün gelir sosyal patlamaya yol açabilir.
2.Tehlike eğitim
Üniversitelerimizde bazı bölümlerimiz var ki uygulama olmadığı sürece eğitim başarıya ulaşamaz. Hele ki ülkemizdeki internet ağı yetersizlikleri, teknolojiye ulaşmaktaki sorunlar, teknolojiyi kullanabilme yeteneklerinden hiç bahsetmiyorum.
Uygulama yapamamış tıp fakültesi, mühendislik, kimya ve benzeri bölümleri bitirmiş öğrencilerden bahsediyorum.
Yeterli teorik bilgi ve uygulama alamamış öğrenciler mezun edilecek mi? Mezun edildiği takdirde birkaç yıl sonra karşımıza nasıl doktorlar, mühendisler çıkacak?
Yok, mezun edilmeyip bir yılı yok sayarak onların yıllarından mı çalacağız?
Üniversite kapılarında binlerce genç yığılacak mı? Kısacası birçok cevapsız soruyla yol alıyoruz. Tüm bu konularda toplumun bilgilendirilmesi gereklidir. Hibrit eğitimin özellikle uygulama gerektiren bölümler için mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Eğitim sistemimizin en zirve noktası üniversitelerimizin aldığı kararları neye göre aldığını, bu kararları kimlerle istişare ettiğini, kar ve zarar gördükleri noktalarda nasıl telafi ve önerileri olduğunu açıklamak zorundalar.
Yoksa alınan bu kararlar gün gelip ülkeyi kaosa sürükleyebilir.