Psikolog yazar Doğan Cüceloğlu’nun insan ve yaşamı anlatan kitaplarının çoğunu okudum. O kitaplar hayatıma yön verirken bana rehberlik etti. Bu yazıyı hazırlarken de etkisi altında kaldığım fikirleri bana yol gösterici oldu.
Eğitim insan kalitesini yükselten bir süreçtir. Eğitim sürecimizde dünden bugüne kadar uyguladığımız metot iki şekilde göze çarpıyor. Geliştiren miyiz? Yoksa kalıplara sokan mıyız?
Öncelikle bu iki terimi ele alalım. Geliştirmek var olan bilgi, beceri ve yetenekleri daha ileri noktalara taşımaktır. Kalıplamak ise var olan kapasitenin sınırlarını çizebilmektir.
Bizim aile ilişkilerimizde ve hatta eğitim sistemimizde her ikisini de görmek mümkündür. Kapasitesi yüksek öğrenciler için sınırlar zorlanarak gelişim sağlanırken, Kapasitesi vasat olan öğrenciler için kalıplar korunur.
Geliştirmek aslında bir bireyi olduğu gibi kabul etmek, ilgi ve yeteneklerine destek olmaktır.
Kalıplamak ise bireyin bir birey olduğu kabul etmemek ve onu sürekli bir bütünün parçası olarak görmektir.
Bizim yaşamımızda okulda ve ailemizde yaygın eğitim anlayışı kalıplaşmaya yöneliktir.
Türk aile yapımız gelenekçi bir yapıya sahiptir Bu yapıda, yaşam şeklimizi çoğunlukla örf ve ananeler ve toplum baskısı belirler. Bu gelenekçi yapı vicdani duygular ve paylaşımcı yapı itibarıyla bizi diğer topluluklara göre bir adım ileriye taşımıştır.
Fakat gelişim ve eğitimde geride kalmamıza yol açmıştır. Geleneksel aile yapısı içinde dini duygularımız önemli bir yer almaktadır. Fakat dinimizi yeterince araştırmadığımız için birçok boş hurafeler bizi kalıpların içine sokmuştur. Araştırıp kendimizi bu anlamda geliştirmek yerine duyduğumuz yetersiz bilgilerle sığ kalmışız.
Gelişime açık insanlar her zaman toplum geleceğine yön verdiler. Mesela Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V), inancı uğruna çok büyük acılar çekti ama durmadı ve İslam’ı tanımamıza, dinimizin yayılmasına vesile oldu.
Fatih Sultan Mehmet tüm karşı çıkışlara rağmen savaş gemisini karadan sürmüş ve İstanbul’un fethine mazhar olmuş.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini kurarken tüm kalıpları yıkmış.
Velhasıl, bugüne kadar sayısız fayda sağlamış nice önderimiz kalıplardan çıkmışlar ve inancı uğruna verdikleri mücadelelerle başarı sağlamışlar.
Peki, eğitim sistemimizde hangi noktadayız?
Kalabalık sınıf mevcutları, bazı öğretmenlerin gelişimi göz ardı etmeleri çoğu zaman bizi kalıpların içinde kalmaya zorladı. Kitap okuma alışkanlığının çok düşük olduğu ülkemizde kalıplarla yetişen nesiller, yine kalıplarla yetişecek nesil oluşturdu.
Eğitim sistemimiz bugün tüm çocukları, eşit bilgi ve yeteneklere sahipmiş gibi yetiştiriyor. Kalıplaşmış eğitim sistemimizden bir türlü kurtulamıyoruz. Mesela Üniversite sınav sistemimizde sorulan bazı sorular mantığımızı şaşırtır. Soruda mantık ararsan hataya düşersin. Oysa istenen soruda beklenen cevabı vermendir. Senin mantığına aykırı gelse bile. Bu örnek kalıplaşmış eğitim sistemine güzel bir örnektir.
Yıllarca gelişim ile ilgili birçok çalışmayı araştırmadan eleştirdik. Uzun yıllar demiryolu ağlarımızı yeterince kullanamadık. Sanayi üretiminde dışa bağımlı yaşadık. Teknolojiyi yeterince takip edemedik. Bunun sonucu olarak birçok alanda geri kaldık.
Kalıplar içinde yetişen çocuklar sorgulayamıyor, üretemiyor. Bunun sonucu olarak çoğu zaman mutsuz, şikâyetçi, tembel çocuklar yetişiyor.
Artık değişmenin, gelişmenin zamanı gelmedi mi?
Kalıplanmış yaşamımızı geliştirmeye ne dersiniz?