Çok iyi anlamadığım konulara girmek istemem.
Bir konuyu bilmek anlamak manasına da gelmez.
Çok iyi ezberlersiniz ama anlamazsınız.
Şiir gibi, müzik gibi ahengine kapılırsınız o kadar.
Okur geçersiniz, dinler geçersiniz, sonrasında zihninizde izi kalmaz.
Müslümanlığımız da öyle değil mi?
Aldığımız abdest, kıldığımız namaz, tuttuğumuz oruç, okuduğumuz Kur’an, ettiğimiz dua her gün yaptığımız şeyler belki hayatımızda.
Ama dinimizi gerçekte; ne kadar anlayarak, farkında olarak yaşıyoruz?
***
Neyse sözü çok uzatmadan asıl konumuza gelelim.
Bütün dünyanın hala ne olduğu çözemediği biri bitmeden ikincisi, üçüncüsü konuşulmaya başlanan bir virüs belasının ortasındayız.
Ekonomiler durmuş, üretimler yavaşlamış, hayatın akışı çerçevelenmiş.
Cemaat ile Teravih namazlarını ve farz olan Cuma namazlarını da kılamıyoruz.
Hayatımızda ilk defa buruk bir Ramazan iklimindeyiz.
Ama zaman akıp gidiyor hayat bir şekilde sürüyor.
İşte bu noktada, “Ekonomide neler oluyor?” dedirtecek dolar oyunları karşımıza çıkıyor.
Vatandaşın dövizle hiçbir alakasının kalmadığı bu dönemde, nasıl oluyor da dolar yükseliyor, lira değer kaybediyor?
Dedim ya pek anlamadığım bir alan.
Ama anlamak gerekiyor.
Anlayabilmek için uzmanların yorum ve değerlendirmelerini okuyorum.
Malum, Türkiye 2018 yılında da benzer bir durum yaşadı.
O dönemde de bu işi pek anlamamıştık.
Şimdi de anlamak kolay değil.
***
Hep derim; biz gazeteciler her ne kadar uzmanı olmasak da, her konuyu haber yapacak ve yazacak kadar vakıf oluruz.
Bu konuda da, yazılanlara çizilenlere bakınca anladığım bir nokta var.
O da, Türkiye’nin kamu dış borç miktarı ile özel sektörün dış borcu.
Kamunun yani devletin dış borcu istatistiklere baktığımızda; ne kısa, ne de uzun vadede ödenmesi gerekenler açısından öyle ülkeyi kaosa sevk edecek miktarda olmadığı görülüyor.
Devletin dış borcu neredeyse tüm dış borcun içerisinde % 22-23’ler seviyesinde kalıyor.
Gerisi özel sektör borcu.
Bu borcu; “Kimler neden, nereden, nasıl almış, alınan borç paralar ne için kullanılıyor, nasıl ödeniyor?” sorularının cevaplarını bilmiyorum.
Zaten uzman değerlendirmelerinde de özel sektörün aldığı dış borçlar konusunda ciddi bir denetim eksikliği olduğu açıkça ortaya çıkıyor.
Bu aşamada sizlere geçmişte şahit olup haberini yazdığım bir konuyu anlatayım.
1995 yılı sonuydu.
Parlamento muhabiri olduğum dönemde, Meclisin Plan ve Bütçe komisyonunda Üniversitelerin bütçesi görüşülürken enteresan bir tablo geçmişti elime.
Şöyle bir bilgi vereyim.
Özel ve kamu üniversitelerinin bütün bütçeleri, TBMM Plan ve Bütçe komisyonundan geçer.
İki özel Üniversite’nin aldığı dış borca Hazine garantisi verilmişti.
Bu kurumların aldıkları Hazine garantili krediler TL’ye çevriliyordu ve kurumlar Hazineye TL olarak ödüyor, Hazine bu krediyi onlar adına döviz olarak ödüyordu.
1996 yılında 1 Ocak’ta ABD doları 59 bin lira 31 Aralıkta 109 bin liradan işlem görüyordu.
Bu durumda diyelim ki 1 Ocak’ta yurt dışı kedi aldınız bu kredi o gün TL’ye çevriliyor ve ödeme TL olarak hazineye yapılıyor, Borcu da Hazine ödüyor.
Evet, bende ekonomiden anlamam ama bu kadarını sanırım herkes anlamıştır.
***
Enflasyonun azgın olduğu yıllarda döviz olarak borç alıp bunu Hazineye TL olarak ödeyen ülke içinde çok güzel kazanıyordu.
Bugün gelinen noktada ise benzeri bir durum yaşanıyor.
Özel sektörün ne yaptığı ve nasıl değerlendirdiğini bilmediğimiz dış borçlarının ceremesini millet ve devlet çekiyor.
İhracata dayalı üretim için kullanılmayan özel sektör dış borç yükü bu gidişle ekonomiye ciddi zarar veriyor.
Spekülatif hareketlere mahkûm ediyor.
Korona virüs salgınının getirdiği ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu bir dönemde Türkiye’nin dolar konusunda yaşadığı sıkıntı pek anlaşılır değil.
Özel sektör dış borç stoku kaynaklı yaşanan bu durumun kısa zamanda genel ekonomimizi yaralamasına müsaade edilmemelidir.
Birileri borç para ile üç kuruşluk menfaat sağlayacak diye bütün milletin fatura ödemesine müsaade edilmemelidir.
İki yıl önce yaşananlardan ders çıkarılmayıp bugün aynı şey yaşanıyorsa oturup düşünmek gerekir. Türkiye sürekli doldurulup boşaltılan bir ülke olunmasına müsaade edilmemelidir.
Kalın sağlıcakla…