Uzun süredir bu köşede 2023 seçimleri üzerine seri yazılar kaleme alıyorum. Bugün 29 Ekim. Cumhuriyetin ilanı ve ilk Cumhurbaşkanının seçilişinin 98. yılıdır.
Cumhuriyet tarihinin Cumhurbaşkanlığı seçim dönemlerini özel olarak inceleyenlerden biriyim. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçildiği dönemde bu makamın sembolik olduğu söylenirdi.
Oysa Cumhurbaşkanı dönemde de halk tarafından çok bilinmese de müthiş bir gücü elinde barındırıyordu. Nitekim Türkiye tarihine geri dönüp bakıldığında sembolik olduğu söylenen Cumhurbaşkanlığı makamı için yapılan tüm seçimlerde ülkenin sürekli farklı olaylar yaşadığını biliyoruz... Hatta buna Atatürk dönemi de dahildir....
Cumhuriyetin ilan edildiği dönemi hatırlayalım. Çok bilinmese de, hem Cumhuriyetin ilanı hem de Cumhurbaşkanlığı seçimleri dönemi, Gazi Mustafa Kemal’in adaylıkları dahil çok sıkıntılıdır. Cumhuriyete giden yolun en önemli adımı Lozan Anlaşması ve bu anlaşmanın Meclis’te oylanmasıdır. Kurtuluş Savaşını yürüten Meclis’ten Lozan Anlaşması’nın onaylanması konusunda sıkıntı çıkacağı anlaşılınca, hızlıca Gazi Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve devrin Meclis Genel Sekreteri Recep Peker önceden belirledikleri problemli bütün milletvekillerini dışarıda bırakarak 11 Ağustos 1923’te ikinci Meclis’i oluşturuyorlar. 23 Ağustos’ta ise Lozan Anlaşması onaylanıyor. Onaydan 2 ay 6 gün sonra ise 287 Milletvekilinden 158’inin katılımı ile hem Cumhuriyetin ilanı hem de ilk Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor...
Tam burada önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Eğer Cumhuriyetin ilanı ve Gazi Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı sırada 2007 yılında görev yapan Anayasa Mahkemesiheyeti heyeti görevde olsaydı ne olurdu?Muhtemelen Cumhuriyetin ilanı ve Mustafa Kemal’in ilk Cumhurbaşkanı seçimi yapılamacaktı. Çünkü o sırada içeride nitelikli çoğunluk yoktu....
Gazi Mustafa Kemal 1 Kasım 1927’de ikinci defa Cumhurbaşkanı seçiliyor. O tarihte yaşanan olayları da ayrıca ele almak gerekiyor. Ama Gazi Mustafa Kemal’in 3. kez Cumhurbaşkanı seçildiği 1931’deki seçim belkid de en çok sıkıntılı olan seçimdir. Gazi Mustafa Kemal Yunus Nadi’nin kaleme aldığı başyazı da ‘Vatan haini’ suçlamasına kadar gidiyor iş. Burada Serbest Fırka ve Menemen olayları yaşlanmışltı. Bu arada unutulmasın Gazi Mustafa Kemal, Atatürk soyadı ile hiç Cumhurbaşkanlığı seçimine girmedi ve 1 Mart 1939’da dolacak olan görev süresine 4 ay kala vefat etti...
***
Vurgulamakta yarar var. Bizdeki Cumhurbaşkanlığı seçimine her zaman dünyanın ummadığınız devlet ve güçleri müdahil olmaya çalışırlar. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle ve yarında böyle olacak. Geçtiğimiz hafta yaşanan Osman Kavala olayı ve diplomasi krizleri kesinlikle 2023’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile bağlantılı olduğu bilinmelidir. Bende geçici olarak atlatıldığı algısı mevcut. Müdahale etmek isteyenlerin sırtlarında yumurta küfesi yoktur. Farklı hamlelerle devamı gelecektir. Mesela G20 zirvesinde, Kavala konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın huzurunda Türkiye’ye beklenmedik bir hareket gelirse şaşırmayacağım.
Bu arada, müdahil olan güç odaklarının içerdeki uzantılarının hangi yapı ve kesimlerle iş tuttuğuna yönelik turnosal kağıdı görevi gördüğü unutulmamalıdır. Şahsen ben bu dönemde özellikle sosyal medya üzerindeki paylaşımlardan ufkumu açan turnosal kağıdı deneylerine şahit oluyorum. Hem de aklımın almayacağı derecede.
***
Not düşeyim; Cumhurbaşkanlığı adaylığında devre dışı kalan Meral Akşener’in Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu bombaları gelecek günlerde devam edecek. 'Yeni bir Ekmelettin İhsanoğlu olayı karşımıza gelir mi?', yoksa 'Kemal bey aday olmayı başarır mı? bilmiyorum. Bildiğim tek bir gerçek var. Oda sistemin gelecek dönem Cumhurbaşkanı’nı seçilmeden önce belirleyeceğidir. Bu noktada da Recep Tayyip Erdoğan’a devam mı, yoksa tamam mı? denileceğinin kararına çok az kaldığını düşünüyorum.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…