Hani diyorlar ya…
“CHP’de her şey demokratiktir!”
Evet, öyle söyleniyor…
Kurultay davası açılınca bir kez daha gördük ne kadar demokratik olduğunu!
Kurultay için dava açanlar…
“İktidarın piyonu” ilan edildiler.
Hak arayanlar bir anda linç edildi.
Düne kadar göklere çıkardıkları eski genel başkanları neredeyse hain ilan edildi.
Bir türlü bitmeyen bir garip iç hesaplaşma…
Anlatılan hikâye hep aynı:
“Yok efendim, bu tamamen iktidarın oyunu.”
Sanki davayı CHP’li delegeler değil de iktidar partilerinin delegeleri açtı!
Parti içi kavga mı?
Yok canııım, hiç olur mu öyle şey.
“Hayır, asla! Mutlaka dış mihrak vardır!” diye geçiştiriliyor.
Ne yani, şimdi…
CHP’li delegelerin hazırladığı itiraz dilekçesini, iktidarın strateji dairesi masa kurup senaryolaştırdı diye mi inanacağız?
Pes doğrusu.
Şimdi kalkıp tüzüğe yapılan itirazı bile koca bir iktidar komplosu diye pazarlamak…
Pes yani.
Ve işin en tuhaf yanı…
Bir yanda Mansur Yavaş çıkıyor, “Bu dava hukuken yok hükmündedir” diyor.
Yok, hükmü mü?
İyi de, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin tüzüğe uygunluk denetimi yapma yetkisi var.
Ama tabii bu hoşlarına gitmiyor.
Öbür yanda CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, her mikrofon gördüğünde “Türkiye kuşatma altında, partimizi böldürmeyecekler!” diye haykırıyor.
O kadar ki, koca partiye özeleştiri yapmayı bile yasaklayan bir dil…
Sanki bütün mesele dış mihrak, sanki içeride hiç kusur yok.
Özgür Özel de çıkıp diyor ki:
“Bu dava, CHP’ye yapılan bir siyasi operasyondur.!”
Bu davanın, partiyi tartıştırmaya, iktidar yürüyüşünü kesmeye, mücadele azmini kırmaya yönelik bir süreç olduğunu söylemek, nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Gerçekten bu kadar basitleştirilmiş bir bakış açısı olabilir mi?
Oysa böyle söylemek, partinin içindeki sağlıklı tartışma kültürünü yok saymak, halkla güven bağını zedelemektir.
Bir kez daha soralım, bu davayı kimler açtı yahu?
Halbuki, hak aramanın arkasında bir operasyon aramak, halkın CHP'ye olan güvenini kaybettirir.
Ne zaman biri çıkıp “Tüzüğe aykırılık var” dese…
Hemen “hain”…
Hemen “kukla”…
Yetmedi, “iktidarın piyonu”…
Yetmedi, “iktidarın uşağı.”
Bu laflar, daha dün hep birlikte “adayımızdır” diye elini kaldırdığınız Muharrem İnce’ye söylendiğinde de komikti, bugün Kılıçdaroğlu’na söylendiğinde de komik. Mustafa Sarıgül’e, Tanju Özcan’a yapılanları da unutmadık.!!!
Bakın kardeşim…
Mesele basit:
Kurultayda bazı delegeler “işler kitabına uygun gitmedi” diyor.
İtiraz hakkını kullanıyor.
Mahkeme de usulen inceleme yapıyor.
Hepsi bu kadar.
YSK seçimi değil, parti genel kurul kararı olduğu için mahkeme devreye giriyor.
O kadar.
Ama ne hikmetse…
Bu ülkede CHP’nin iç tartışmalarına kimse karışmayacak!
Ya saf olacaksınız…
Ya hain.
Arası yok.
Tekrar hatırlatayım mı?
Bu linçi geçmişte;
Muharrem İnce’ye yaptınız…
Mustafa Sarıgül’e yaptınız…
Baykal’a yaptınız…
Şimdi Kılıçdaroğlu’na yapıyorsunuz…
Yarın kim kalırsa ona da yaparsınız.
Sonra da kalkıp “Halkın sesi biziz!” diyorsunuz.
Biraz gerçekçi olun.
Halkın sesi kimsenin tekelinde değil.