Yeni bir yıl daha geldi. Yeni umutlar, yeni heyecanlar...
2024, dünyanın adeta bir yangın yeri olduğu bir yıldı. Savaşlar, çatışmalar, doğa felaketleri… Akan kanın durması, barışın yeşermesi için hepimizin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Bu sorumluluk sadece dünya liderlerinin değil; yerelden genele hepimizin omuzlarında.
2025 yılı, dünya için bir dönüm noktası olmalı. Barışın hâkim olduğu, doğal kaynakların bilinçli kullanıldığı, ekonomik adaletin sağlandığı bir dünya…
Ancak bu hayali gerçeğe dönüştürmek için hem bireyler hem de toplumlar olarak üzerimize düşeni yapmalıyız.
***
Gelelim Bursa’ya
Bursa için yeni bir yıla girmek, sürekli aynı sorunlarla yüzleşmek demek.
Trafik mi? Aynı.
Plansız yapılaşma mı? Aynı.
Deprem korkusu mu? İşte en büyük gerçek...
Bursa, her geçen gün biraz daha büyüyor ama bu büyüme, doğru bir planlama ile değil, tamamen rastgele bir şekilde oluyor. Geçmişte beri yapılan hatalar, bugün karşımızda bir enkaz gibi duruyor...
Ne diyordu Mevlana:
"Dün dünde kaldı cancağızım, artık yeni şeyler söylemek lazım."
Hülasa sadece geçmişe kızmak yetmez. Çünkü çarpık kentleşme yalnızca yöneticilerin değil, burada yaşayan herkesin sorumluluğudur. Plansız yapılan yapılar, kaçak inşaatlar, göz yumulan hatalar… Artık bu anlayıştan vazgeçmeliyiz. Bursa’nın geleceğini kurmak, yalnızca birkaç kişinin değil, hepimizin omuzlarında bir yük.
Filozof Jean-Jacques Rousseau’nun dediği gibi, "Doğa, insanı özgür bıraktı ama biz kendi zincirlerimizi yarattık."
Bursa’nın yeşilini, doğasını, geçmişin zarif dokusunu zincire vurup betonla değiştiren de biziz.
İşte şimdi bu zincirlerden kurtulma zamanı.
Unutmayalım deprem kapıda!
Türkiye’nin dört bir yanında deprem gerçeği konuşuluyor. İstanbul için uyarılar yapılıyor, İzmir için önlemler tartışılıyor.
Peki ya Bursa?
Sadece sessizlik hâkim...
Oysa ki Bursa, hem sanayi hem turizm hem de tarım açısından bu ülkenin can damarı.
Allah korusun bir deprem anında ne sanayiyi ayağa kaldırabiliriz, ne tarihi dokuyu yeniden inşa edebiliriz, ne de insanların hayatını geri getirebiliriz!...
2025’te beklediğimiz tek bir şey var:
Artık Bursa’nın Çevre Düzeni Planı yapılmalı.
Ama bu plan, sadece kâğıt üzerinde kalmamalı…
Uygulanmalı, takip edilmeli, sonuç alınmalı.
Yerel yönetimlerin görevi ne?
Yol yapmak mı?
Kaldırım taşlarını yenilemek mi?
Hayır!
Yerel yönetimlerin en büyük görevi, Bursa’yı yarınlara hazırlamaktır.
Depreme dayanıklı, yeşil alanları korunmuş, trafik sorunları çözülmüş, yaşanabilir bir şehir yaratmaktır.
Ancak sadece yöneticilere yüklenmek haksızlık olur. İspanyol filozof George Santayana’nın dediği gibi, "Geçmişi hatırlayamayanlar, onu tekrar yaşamaya mahkûmdur."
Bursa halkı olarak, bu geçmişten ders çıkarmalı ve doğanın bize sunduğu armağanları korumayı öğrenmeliyiz.
2025’ten Bursalılar adına Beklentimiz:
- Deprem riskine karşı acil eylem planı.
- Çevre Düzeni Planı’nın hayata geçirilmesi.
- Tarım arazilerinin korunması.
- Yeşil Bursa’nın yeniden hak ettiği unvana kavuşması.
Çünkü Bursa, bu ülkenin kalbidir...
Bu kalbi durdurmaya kimsenin hakkı yok.
Ama o kalbin atmaya devam etmesi için herkesin, özellikle de yerel yönetimlerin taşın altına elini koyması gerekiyor.
Yeni yıl, Bursa’nın makûs talihini değiştirecek bir yıl olsun.
Geçmişi düzeltmek mümkün değil, ama geleceği kurtarmak elimizde.
Dünyada barış, Bursa’da umut ve dayanışma yeşersin.