Bazen bir belediye başkanı çıkar,
“Ben bu işi çözerim” der.
Planını koyar ortaya, kaynağını da gösterir.
Üstelik karşılığında tek bir şey ister:
“Yeter ki engellemeyin.”
Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz,
Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlenen “6 Yıllık Değerlendirme Toplantısı”nda işte tam da böyle bir çıkış yaptı.
Sadece rakamlarla değil, çözüm önerisiyle konuştu.
Dedi ki:
“Büyükşehir’e imar uygulamasından kazandırdığımız 110 bin metrekarelik iki arazi var. Verin bize, biz dönüşüm yapalım. Üstüne bir de ulaşım problemini çözelim.”
Ne bir talep, ne bir istek…
Bu, doğrudan bir çözüm önerisi.
Hazır proje, hazır ekip, hazır belediyeyle gelen bir çağrı.
Henüz çok taze.
Şimdi gözler Büyükşehir’de.
Cevap gelecek mi?
Oktay Yılmaz bu çıkışı, sırf kürsüde alkış almak için yapmadı.
Arkasında iş üreten bir belediyenin, ayakları yere basan vizyonu var.
4,5 milyon metrekarelik planlı alan, 687 metruk bina yıkımı,
20 bin dağıtılan tapu ve çözülen 30 bin mülkiyet sorunu onun arkasında konuşuyor.
Bu rakamlar sadece tablo değil;
bir iradenin, bir yürüyüşün kanıtı.
Şimdi soralım:
Yıllardır çözüm bekleyen şehir içi trafik ve çarpık yapılaşma için biri
“Elimi taşın altına koyuyorum” diyorsa,
buna sırt çevirmek neyin bahanesi olabilir?
İşte tam bu noktada, Oktay Yılmaz sadece öneri getirmekle kalmadı,
Bursa’nın kaderini etkileyecek başka bir meseleye de dokundu:
1/100 bin ölçekli çevre düzeni planı.
Ve çok net bir uyarı yaptı:
“Bu plan bir ranta dönüşmemeli.
Planlama Ajansı ikinci bir NİLVAK vakası olmamalı.”
Yetinmedi, detaylandırdı:
“Yaptım oldu derseniz yıl sonuna yetiştirirsiniz.
Sağlıklı değerlendirirseniz zaman alır.
Biz bölge bazlı planlama yaptık.
100 binlik plan 2012’de kısmen yapılmıştı.
Geçmişte de yapıldı, şimdi yine yapılıyor.
Ama artık bu işin bir vizyonla yapılması gerekiyor.”
Yani mesele zaman değil, niyet meselesi.
Yetişsin diye yapılan planlar değil,
geleceği taşıyacak sağlam zeminler gerekiyor.
“Planlama Ajansı ikinci bir NİLVAK vakası olmamalı” derken aslında bir endişeyi değil,
bir hafızayı hatırlatıyor Oktay Yılmaz.
Bursa’nın geçmişte yaşadığı “arka kapı planlamalarını”,
kimlerin nasıl beslendiğini,
kimin kimden ne aldığını,
kimin neyi neyin karşılığında verdiğini unutmamış.
Yani diyor ki:
Bu kez izin vermeyelim.
Bu şehir, birkaç imzaya, birkaç ‘eşe dosta’ peşkeşe kurban edilmesin.
Adı planlama olan, özü kayırmacılık olan düzenlemelere geçit verilmesin.
Çünkü bir kenti geleceğe taşıyan şey, çizilen krokiler değil…
O krokilerin arkasındaki samimiyet ve adalettir.
Yıldırım elini taşın altına koydu.
Sözünü söyledi.
Formülünü sundu.
Şimdi mesele şu:
Büyükşehir de o taşı kaldırmaya mı gelecek?
Yoksa yine üstüne mi oturacak?
Kentsel dönüşümde belediyelerin inisiyatif alması çok değerli ama esas mesele plandır. Yazının sonundaki şu cümle beni çok etkiledi: Bir kenti geleceğe taşıyan şey; imzalar değil, o imzaların arkasındaki samimiyettir
Gençlere yönelik yapılan yatırımları zaten yakından takip ediyordum. Ama bu yazıda ilk kez işin perde arkasını bu kadar net gördüm. Şeffaflık istiyoruz.
“İlk kez bir belediye başkanı laf değil çözüm sunuyor. Umarım Büyükşehir de taşın altına elini koyar da bu şehir nefes alır artık.”