Hepimiz kısa ya da uzun mutlaka zaman zaman yollara düşüyoruz. Bazılarımız her gün, gün ağarmaya yeni başlarken işe doğru uzun ve çileli bir yola çıkarken; kimimiz rutin dışı, kısa ya da uzun yollarda geçiriyoruz hayatımızın bir bölümünü.
Temelde yola çıkmanın tek bir amacı var. Hedef olarak belirlenen noktaya ulaşmak… Öyle ki zaman zaman hedefe bir an önce varabilmek için araba kullanıyorsak hızımızı arttırıyoruz ya da kestirme yollar bularak bir an önce hedefimize varmaya çalışıyoruz.
Hayatımızın ne kadar bölümünü yollarda geçiriyoruz bir düşünelim. İnsanların geneline baktığımızda çok büyük bir bölümünü değil mi? Kısıtlı olan ömrümüzün büyük bir kısmını uyuyarak, çalışarak geçirdiğimizi düşünecek olursak; kalan kısacık ömür parçasının ciddi bir kısmını yola harcadığımızın farkına varırız.
Bu yolculuk gündelik telaşlar içinde ve sıkıntılı ortamlarda yapılıyor olabilir. Ya da uzak bir memlekete, şehre doğru gidiyor da olabiliriz. İster günlük rutinimiz içinde sıkıntılı şekilde işimize gidiyor olalım, istersek de dağlar tepeler aşarak uzak bir şehre doğru seyahat ediyor olalım çok azımız yanından geçip gittiğimiz detayları fark ediyoruz.
Her gün yanından geçip gittiğimiz bir detayı bakışımız aynı olduğunda kaçırabiliyoruz. Oysa onlarca farklı yere aynı gözlerle bakmak insana yeni hiçbir şey yaşatmaz. Aynı noktaya her gün bambaşka gözlerle seyahat ediyorsak her günümüz farklı geçer.
Aslında hayatımız da aynı çıktığımız yollar gibi akıyor. Hiçbir farkı yok. Hayatın güzelliği ve huzuru, kimi zaman nasıl bir yolda gittiğine değil o yolu kiminle beraber kat ettiğine göre şekilleniyor. Cennet gibi bir yolda gidiyor bile olsan eğer birlikte yürüdüğün insan ile bunu paylaşamıyorsan yolun cehenneme dönmesi kaçınılmaz oluyor.
Bazen de varmak istediği noktaya o kadar odaklanıyor ki insan bütün yolu kaçırıyor. Hedef koyduğu noktada mutlu olacağına inanıyor ama yol üzerindeki onlarca mutluluğu es geçtiğinin farkına varmıyor. Aynı mutsuz bir insanın bir yerlere kaçıp mutlu olacağına inanması, ama kafasını da beraberinde götürdüğü için asla aradığı huzuru bulamaması gibi…
Kendini tanımak için çabalayan insanın kendi kendine yolculuğu ömür boyu sürüyor. Zor, yorucu, engebelerle dolu ama çok önemli ve aslında keyifli bir yolculuk…
“Herkes gönlünce bir yol arıyor kendine.” der Hayyam; “Ama bir gün, bir ses haykıracak göklerden: Herkesin yolu kendine varır, arama başka yerde.”
Nereye gidiyor olursam olayım ya da mesafem ne kadar kısa ya da uzun olursa olsun, yollara çıktığımda çok izlerim çevremi. Doğadaki mevsim değişimleri, rüzgârın gökyüzündeki bulutlarla oynadığı oyunlar, kimisi telaş içinde koşarken bazıları salınarak yürüyen insanlar, kediler köpekler kuşlar, yanından geçip gittiğimiz onlarca hane… Hepsi insana yaşadığını hissettirir.
Varmak istediğin noktayı unuturcasına şehirler, köyler, evler, dağlar, tepeler, ormanlar içinden geçerek yola düşmenin tadı hep bambaşka…