Müziksiz bir hayat düşünebilir miyiz? Doğada Bizi çevreleyen her şeyin biz farkında olsak da olmasak da kendi içlerinde sürekli bir ritim içinde olduğunu düşünürsek müziksiz hayat hem çok zor hem de çok anlamlı değil sanki… Yanımızdan hızla geçen bir motorun sesine karışan köpek havlaması, iki sesin içinde tatlı bir renk katan bir kahkaha, hepsini sarıp sarmalayan bir rüzgâr, insanların ayak sesleri ve çığlık çığlığa kuşlar… Gözlerimizi kapatıp hayatın tüm seslerine odaklandığımızda aslında kesintisiz bir müzik içinde yaşadığımızı fark ediyoruz. Müziğimizi de içimizde taşıyoruz.
Sabah uyanınca ruhum; bazen Zeki Müren’den Gün Ağarınca söyler: “Gün ağarınca boynum bükülür, dalarım uzaklara gönlüm sıkılır, sorma ne haldeyim, sorma kederdeyim, sorma yangınlardayım zaman zaman, sorma utanırım, sorma söyleyemem, sorma nöbetlerdeyim başım duman…” Bazen de İlhan İrem’den İşte Hayat mırıldanır: “Gittiğin gün hayat bitti sanmıştım, gittiğin gün ölümü yaşamıştım, gittiğin gün zaman durdu sanmıştım, meğerse ben yanılmışım, işte hayat yine akıp gidiyor, işte hayat sensiz de yaşanıyor, işte hayat böyledir deniyor, zaman her şeyi siliyor...”
Kendimizi bir türlü ifade edemediğimizde sanki beynimizi okur gibi bizi anlatan, dinledikçe ruhumuzu besleyen müzikler… Hayat bizi daralttığında, dünya üzerimize geldiğinde belki Neşet Erşat’tan bir türkü tutturur ruhumuz: “Aman dünya ne dar imiş, dert çekmesi ne zor imiş, içerimde yâre varmış, dermanını arar oldum...”
Kimi zaman da sebepsiz yere coşmuşsa ruhumuz bir MFÖ şarkısı ile dans etmeye başlar… “Aşkta sabır yeterli olmuyor, bu sevda başımdan gitmiyor, eşimden dostumdan kaçar oldum, sevdalandım ben sana, âşık oldum. Oh, diday diday day...”
Âşık olduğunda Cem Karaca’dan “Hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar, hiçbir şeyi istemedim seni istediğim kadar.”, umutsuzluğa kapıldığında Teoman’dan “Herkes” dedi, merak içinde, ölümden sonra hayat var mı diye. Boşuna düşünürler, sanki hayat varmış gibi ölümden önce…”, sevgiye hasretlik duyarken Düş Sokağı Sakinleri’nden “Bir ömrümü yalnızca sevgi vererek geçirebilirdim ama sizin vermeye, pek değil, hiç vaktiniz olmadı.” söyler mi ruhumuz bize?
Makam makam geçer ömrümüz. Kimi zaman rast makamı, huzurlu ve dingin… Bazen bir nihavend gibi kuvvetlidir. Zaman zaman uşşak makamı gibi neşeli, hüzzam gibi hüzünlüdür. Müzik her anımızda ritm kalbimizdedir.Dilimize “Kayıp Yol” olarak çevrilmiş olan filmden bir alıntı tam burada müziğin ruhumuza hitabını çok güzel özetleyecektir. “Bazen bir kahve yudumlayıp bir şarkı açarsın, susarsın ve o şarkı senin söylemek istediğin her şeyi söyler.”
Belki de zaman zaman biraz akıştan sıyrılıp ruhumuzun şarkılarına kulak vermek lazım… Değil mi?
Peki, siz de bir kulak verseniz, ruhunuz hangi şarkıyı söylüyor acaba şimdi?