Hatalarım Hep Aynı…
Hiç hatasız, her işi düzgün yapan, tam yerinde söylenmesi gerekeni söyleyip en uygun yerde uygun şekilde davranan mükemmel bir insan ile tanışan var mıdır bilmiyorum. Ben henüz öyle bir insan tanımadım. Ama kendini hatasız ve kusursuz görebilecek kadar gözleri körleşmiş çok insanla tanıştım. Hiç kimsenin kusursuz olmadığını hayatın mutlaka kendilerine göstereceğine inandığım bu insanları bir kenara alırsak; herkesin hata yapabileceğini kabul eden ve hataları ile yüzleşebilen büyük kalabalık ile hatalar üzerine bir ufak değerlendirme yapabiliriz diye düşünüyorum.
Hepimiz duygu ve düşüncelerimizle hareket ederiz. Her ne kadar bunu uyumlu bir şekilde yapmaya çalışsak da çoğu zaman duyguları düşünceler ile ahenkli bir şekilde çalıştırmak dünyanın en zor işi haline gelir. Aklımızın hayır dediğini duygularımız isterken, duygularımızın asla kabul etmediğini aklımız zorunlu kılar. Aslında insanlar en çok düşünmeleri gereken yerde hisleriyle hareket ettikleri için, hisleri ile hareket etmeleri gereken yerde çok fazla düşündükleri için hata yaparlar.
Hatalarımıza bambaşka bir çerçeveden bakıp, onlarla barışmayı deneyebiliriz…
Dönüp dolaşıp sürekli yaptığımız ve her seferinde bir daha bu hataya düşmeyeceğim diyerek tekrar yaptığımız davranışlarımıza; bizlere ne ifade ettiklerini düşünerek bakmayı deneyebiliriz. Neden yaptığımızı bilemediğimiz, bir daha yapmayacağımıza kendimize söz verdiğimiz ve çoğu zaman kendimize kızdığımız bu tip davranışlarımıza hata diyoruz. Aslında hata kelime anlamı olarak teoride doğru kabul edilenden sapma olarak tanımlanıyor. Peki, teoride doğru olanı kim belirliyor?
Tarih kitapları büyük küçük birçok hatadan bahseder. Yaşanan bu olayların, kararların ve davranışların hata olduğunun kabulü neye göre belirleniyor? Sonuçlarının yıkıcılığı, birçok insanın canını yakmış olması, yıkımlara ya da büyük üzüntülere sebep olmuş olmaları olabilir belki de…
Ama baktığımızda tarihi tarih yapan da bu hataların bir harmanı değil mi?
Kristof Kolomb’un Hindistan’a varmayı hedeflerken Amerika kıtasını keşfetmesi, asla batmayacağına inanılan Titanik gemisine az sayıda filika yerleştirilmesi, Truva’lıların gittiğini düşünerek şehre sokulan ahşap casus at, Napolyon’un Rusya’yı kış mevsiminde işgal etme çabası ya da yapımı yüz yılı aşkın süren Pisa kulesinin mimari projesi sebebiyle sürekli eğiliyor olması… Yazarak bitiremeyeceğimiz kadar çok sayıda ve etkileri derece derece farklı yüzlerce karar, davranış… Bazıları tarihin akışını değiştirecek kadar büyük.
Bizim davranışlarımız ve kararlarımız da hayatımızı, kendi tarih akışımızı etkiliyor. Sonuçlarından hoşnut olmadığımız, kendimize göre kimi hatalarımızı defalarca tekrarlayabiliyoruz. Bu değişmediğimiz ve rahatsız olduğumuz o davranışımızın aslında bizim aklımızın ve duygularımızın bir dışa vurumu olduğunu anlamamız gerekiyor. Bizi biz yapan hatalarımız…
Şayet hata olarak kabul ettiğimiz davranışlarımızdan gerçekten rahatsız oluyorsak ya da bu davranışlar bize ve sevdiklerimize zarar veriyorlarsa bunları tekrarlamamak için kendimizi değiştirmeye çabalarız.
Unutmamamız gereken; hiçbir hata yapılmayan bir hayattansa çokça hata yapılmış ve bu hatalardan dersler çıkarılmış bir hayatın daha kıymetli olacağıdır. Bernard Shaw’un dediği gibi: “Hatalarla dolu bir hayat, bomboş geçirilmiş bir hayattan çok daha faydalı ve onurludur.”