Hangi yaşında olursa olsun insanın ömrü hep bekleyerek geçiyor. Beklenen ne olursa olsun, bekleme uzadıkça insan kendini cehennemde hissetmeye başlıyor.
Karakterlerimize göre beklemeye verdiğimiz tepkiler de bambaşka oluyor. Tez canlı ve her şeyin sonucunu hemen görmek isteyen bir insansak beklemenin ateşi çok daha fazla yakıyor bizi. Biraz daha akışa bırakan, sakin mizaçlı bir insan isek daha katlanılır olabiliyor belki de…
Beklemenin birçok şekli var gerçekten. En basitinden birisiyle buluşmak için randevulaşıp buluşacağın yerde beklemek gibi… Cep telefonları yokken birisiyle buluşacağımız zaman belirlenen saat ve yerde sabırla, dakikalarca beklediğimiz zamanlar şimdilerde çok uzak hepimize. Herhalde beklemeyi çok sevmediğimizden gider gitmez telefona sarılıp geldiğimizi haber veriyoruz. Ya da kırmızı ışıkta duran aracın ışık yeşile döndüğünde, birkaç saniye içinde kalkmıyor olmasına bile dayanamayıp kornaya sarılıyoruz. Her geçen gün daha hızlı yaşam sürdürdüğümüz dünyada bu tip beklemeler insanlar için gün be gün daha dayanılmaz hale geliyor.
Daha uzun vadeli ama beklediklerimizin çok net olduğu durumlar var. Hasta olup iyileşmeyi beklemek, sınava girip sonucunu beklemek, maaş gününü beklemek ya da uzaktaki bir sevdiğinle kavuşmayı beklemek gibi… Sonucu olumlu ya da olumsuz olsa da bir sonuca varacak bir bekleme de nispeten katlanılır olabilir. Zorlamakla hızlandıramadığımız tüm bu koşullar bizi zaman zaman çok yorar. Ama yine de hayata bağlayan bir durumdur beklemek. Dayanılmaz olan bekleyecek bir şeyin olmamasıdır.
Bazen de neyi beklediğini tam olarak bilmeden bekler insan. Akışı zamana bırakmış gibi, hiçbir şey yapmadan her şeyin daha iyi olmasını bekler mesela. Zaman zaman da elinden hiçbir şey gelmediği noktalarda sorunların kendi kendine çözülmesini bekler.
Kimi zaman beklemeyi öğrenenler ve sabredebilenler için; beklenene kavuşulduğunda beklenenin çok da öneminin kalmadığı görülür. Oğuz Atay’ın dediği gibi “Beklenen geç geliyor, geldiği zaman da insan başka yerde oluyor.” Bu aslında zaman içinde herkesin değişmesinden kaynaklanıyor. Yaşadıklarımız bizleri değiştirdiği gibi beklentilerimizi de değiştiriyor. Beklediğimize kavuştuğumuzda aslında artık ihtiyacımız olanın o olmadığını fark ediyoruz. Bu duyguyu Aziz Nesin ne güzel anlatmıştır…
O denli o denli çok beklettin
Alıştırdın bekletmeye kendini…
Çok zamanlar geçti de geldin
Senden çok seviyorum senin özlemini…