Sanırım hepimiz Lunaparklarda bulunan aynalara en az bir kere uğramışızdır. Çeşitli ebatlarda eğilip bükerek oluşturulmuş aynalarda; kimi zaman kısa ve şişman, kimi zaman uzun ve sıska görüntülerimize bakıp eğlenmişizdir. Karşımızdaki görüntünün bir yanılsama olduğunu bildiğimizden, lunapark ayna odaları en çok kendi kendimizle dalga geçebildiğimiz yer olabilir. Hem kendimize hem de yanımızdakilere güleriz ve bu eğlence herkes için çok keyiflidir.
Lunaparklarda bizi olduğumuzdan büyük gösteren çukur, bir başka deyişle içbükey aynalardır. Doğal olarak daha cezbedici aynalar olduklarını söyleyebiliriz. Sanırım bu aynaların önünde diğerlerinden biraz daha fazla zaman geçiriyor olabiliriz.
Lunaparklar dışında aynalarımızı zihnimizde taşıyoruz. Bunlar olduğumuzdan daha zayıf, küçük ve değersiz gösteren aynalar olduğu gibi zaman zaman da olduğumuzdan çok daha güçlü, büyük ve önemli gösteren aynalar da olabiliyor. Ne yazık ki çok az kişi kendini olduğu gibi görüyor.
Olduğundan güçsüz ve değersiz gösteren aynalar kişinin kendisine ciddi zararlar verirken; olduğundan değerli ve güçlü gösteren dev aynaları kişinin yakın, uzak çevresine ve kimi zaman içinde yaşadığımız dünyaya ciddi zararlar verebiliyor.
İnsanların kendilerini dev aynalarında görmelerini özgüvene bağlamak isteyenler olabilir. Ama donanımı olmayan, bilgisi eksik, kuru bir özgüven kendisini dev aynasında gören kişinin komik bir duruma düşmesinden başka bir sonuç yaratmayacaktır. Çünkü kaçınılmaz şekilde; insanoğlu daha fazla bilgiye ulaştıkça, aslında ne kadar az bildiğini fark edecektir. Her şeyi bildiğini düşünen kişi bilgiye ulaşmak için çabalamaz, bu da aslında hiçbir şey bilmediğini görmemesinin ana nedenidir.
Kimi zaman da; insanlar dev aynalarında kendilerine bakarken dünya sanki onlar olmadan dönmeyecekmiş gibi bir psikolojiye kapılabilirler. Zaman zaman kendisini dev aynasında gören insanların sözleri ile karşılaşırız. “Ben olmazsam aile dağılır.” “Bütün işi ben yapıyorum, ben olmazsam şirket batar.” “Bensiz yaşayamazlar.” gibi… Oysa hayat kimsenin yokluğunda durmamıştır. Bu hep unutulur. Hayat her zaman bir yolunu bulur…
“Kibir, kendinden habersiz, kendini bilmeyen insanların durumudur.” der Mevlana; “Tıpkı güneşten haberi olmayan buzun kendini bir şey zannetmesi gibi…”
İnsan her zaman dev aynasını kendi kendisine tutmaz. Kimi zaman gelir çevresindekiler de dev aynasının taşıyanları olabilirler. Ne şekilde olursa olsun elde edilmiş güç, servet ya da başarı insanın çevresinde mutlak surette kendisine dev aynasını tutacak insanların oluşmasına sebep olur. Bu noktada insanın aklına sahip olması büyük bir meziyet ve zor bir görevdir. Çünkü bu hayatta beğenilmek, takdir edilmek ve sevilmek istemeyen insan yoktur.
Öyle bir an gelir ki insan kendisini dünyanın merkezi sanabilir. Tüm bu kazanımların geçici olduğu unutulur… “Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar.” Etten kemikten oluştuğunu ve bir nefeslik canı olduğunu unutan; kendini çok önemli noktalarda gören kişinin de; bir gün onsuz da bu hayatın devam ettiğini görmesi kaçınılmaz olacaktır. Büyük bir boşluk oluşacağına inansa da; unutmaması gereken geçmişteki tüm o boşlukların doldurulmuş olduğudur.