Sosyal medyadaki kontrolsüzlük başından beri sorundu.
Mesela 2013 yılında çıkan Gezi Parkı olaylarında sosyal medyadan çok sayıda yalan haber yapılmıştı.
Olayların büyümesinde, sahte hesaplardan yapılan paylaşımlarım büyük etkisi olmuştu.
Türkiye’de yaklaşık 15 gün süren bir kargaşaya neden olan Gezi Parkı olaylarından sonra sosyal medyaya düzenleme getirilmesi gündeme geldi ancak hiçbir şey yapılmadı.
Şu sıralarda da sosyal medyaya düzenleme getirilmesi gündemde.
Çünkü sosyal medyada itibar suikastı hız kesmeden devam ediyor.
Son haftalarda, Selahattin Demirtaş’ın ve Berat Albayrak’ın eşlerine yapılan hakaretler herkesin midesini bulandırdı, benzer çirkinlikler Bursa’da Alinur Aktaş’ karşı yürütülüyor.
***
Peki, sosyal medyaya bir sınırlama getirilme mi?
Getirilirse bu nasıl bir sınırlama olmalı?
Alın size iki ucu keskin bıçak.
Bu soruya birkaç satır ile cevap vermek kolay değildir.
Biz yine de küçük çaplı bir analiz yapalım.
Öncelikle, insanların birbirleri ile haberleşmesine engel koymak yapılacak en büyük yanlıştır.
Ama asılsız haberler ile kitleleri kandırmak ve hakaret etmekte büyük yanlıştır.
Bu durumda sapla samanı ayırmak gerekiyor.
İyi de nasıl ayıracağız?
Şöyle açıklamaya çalışayım.
Bu sütunlardan düşüncelerimi yazmakta özgürüm.
Ancak özgürlüğümüz sınırları şöyle çizilmiştir.
1- Yalan yazarsam,
2- Eleştiri yaparken kişilik haklarına saldırırsam
3- Toplumda kin ve düşmanlığa yol açacak cümleler kurarsam
4- Kişileri, Devleti, Devlet yöneticilerini, Hükümeti, Hükümet Yöneticilerini, Yerel Yöneticileri ve Kurumları alenen aşağılayacak olursam Basın savcısı hakkımda dava açar.
Dava sonunda da;
Eğer yalan yazdığım, toplumda kin ve düşmanlığa yol açtığım kişiler ve kurumlara açıkça hakaret ettiğim mahkeme tarafından tespit edilirse şunlar yapılır.
1- Yalan yazdığım cümleler doğru olarak aynı sütunlarda düzeltilir.
2- Benim ve kurumum hakkında tazminat ve ceza davaları açılır.
Peki, bu durum basın özgürlüğüne engel midir?
Hayır, tam tersine bütün özgürlüklerin teminatıdır.
Çünkü ne benim, nede bir başkasının yalan haber yapmaya, birilerine hakaret etmeye hakkı yoktur ve buna karşı mutlaka bir yasal düzenleme getirilmesi gereklidir.
Şu kadar söyleyeyim.
Bugüne kadar yazdığım yazılarla ilgili defalarca tekzip talep edildi.
3 defa da ağır ceza mahkemesinde yargılandım ama hiçbirinden tekzip yemedim ve ceza almadım.
Bunu yazmamamın nedeni şudur.
Her ne kadar kimileri bu ülkede basın özgürlüğü olmadığı savunsa bile basın özgürlüğü vardır.
Eğer delilleriniz varsa,
Yazılarınızı yazarken, televizyonlardan yorum yaparken, eleştiri ile hakareti karıştırmazsanız, yalan yazmazsanız ceza almazsınız.
Peki sosyal medyada durum nasıl?
İşte orada tam bir karmaşa var.
Milyonlarca sahte hesaptan asılsız haberler yayıyorlar.
***
Gelelim sonuca.
Sosyal medya asla yasaklanmamalıdır.
Lakin bir düzen de gelmelidir.
Öncelikle sahte hesap açanlara ceza içeren yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Gerçek kişiler de sosyal medya hesaplarından yalan, iftira, kışkırtma, kurum ve kişilere hakaret içeren paylaşımda bulunuyorsa onlara da aynı medyadaki gibi yasal sınırlar konulmalıdır.
Zaten şu anda yapılmaya çalışan düzenleme de bunu içeriyor.