Saadet Partisi büyük bir kırılma yaşıyor.
Nasıl bir kırılma mı?
Anlatalım.
Saadet Partisi dendiğinde aklıma Milli Görüş geliyor.
Milli Görüş’ün lideri rahmetli Necmettin Erbakan; Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet ve Saadet Partilerini kurdu.
Bu kadar parti kurmasının nedeni de elbette, Saadet dışındaki tüm partilerinin egemen güçler tarafından kapatılmasıdır.
Hele Refah Partisi’nin kapatılması evlere şenliktir.
Erbakan, Refahyol hükümeti olarak bilinen 54. Hükümetin Başbakanı iken Çevik Bir’in liderliğindeki cunta tarafından silahsız bir darbe ile alaşağı edildi.
28 Şubat süreci olarak bilinen o dönemi yaşayanlar, inançlı insanlara yapılan baskıları da çok iyi bilir.
O süreçte, Refah Partisi gazete manşetleri delil gösterilerek kapatılırken Erbakan’a siyasi yasaklı getirildi ve sonrasında da ev hapsine mahkûm edildi.
O dönemde İBB Başkanlığından alaşağı edilen Recep Tayyip Erdoğan’da okul kitaplarındaki bir şiiri okuduğu için siyasi yasak getirilen diğer bir isim oldu.
28 Şubat demokrasi tarihimize kara bir leke olarak kazındı.
Neler mi oldu?
Anlatalım.
Hiçbir kanun maddesinde olmadığı halde baş örtmek suç oldu.
Kızlarımız ikna odalarında başını açmaya zorlandı.
Asker anneleri oğlunun yemin törenine alınmadı.
Tanklar Sincan’da yürütülüp demokrasiye balans ayarı yapıldı.
O günün yaygın medyası Refah Partili Belediyelerde başörtülü, sakallı avına çıktılar.
Orduda namaz kılan subay astsubaylar fişlendi ve atıldı.
Eşi başörtülü olan askerler ve memurlar fişlendi ya sürgüne gittiler ya da uyduruk gerekçelerle atıldılar.
Biraz daha geriye gidelim.
Sivas’ta bir provakasyon ile Madımak otel yakıldı, sanatçılar diri diri yandı o iğrenç eylemde.
Yapanların Allah müstahakkını versin, iki cihanda beter olsunlar.
O dönemde Sivas Belediye Başkanı olan, bugünün Saadet Partisi lideri Temel Karamolaoğlu da şu sırlarda el ele kol kola gezdiği hatta kendisini demokrasi kahramanı ilan eden kesim tarafından, olayları örgütleyen kişi ilan edildi ve yıllarca lanetlendi.
Bakmayın bugün sırtını sıvazladıklarına, ittifakı terk etse yine suçlanır.
Neyse o süreçte anlatırken tüylerimizi diken diken eden nice baskı gördü inançlı insanlar.
Yazmaya kalksam roman olur.
Bu arada Milli Görüş’ün bir düsturu vardır.
Bu düstur, “Önce ahlak ve maneviyat”tır.
Ayrıca, rahmetli Erbakan’ın hayalleri vardı.
Neler mi?
Onları da özetlemeye çalışalım.
Milli motor, Milli silahlar, yerli enerji, inançlı insanların özgür olması, baş örtüsüne serbestlik, Ayasofya’nın Cami olarak ibadete açılması, Taksim’e büyük bir cami yapılması…
Peki, bugün Saadet Partisi nerede?
İHA ve SİHA’ları yapan, yerli otomobil yapan, doğalgaz çıkaran, mavi vatan için mücadele eden, Ayasofya’yı ibadete açan, Taksime cami yapanların var gücüyle karşısında.
LGBT’yi savunan, Ayasofya Müze kalmalı diyen, Başörtüsü kanunu için Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapan, Kuran kurslarının kapatılması gerektiğini savunanların yanında hatta liderliğini yapar durumda.
İşte size paradoks.
Rahmetli Erbakan sağ olsa, “Hadi ordan” derdi.
Ben de, “Allah sizi bildiği gibi yapsın” diyeceğim.
***
Bu arada CHP’nin de paradoksu var.
Onu da başka yazıda anlatalım.