Geniş bir coğrafyada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu dağılınca, farklı etnik yapılara ve kültüre sahip olan insanlar Anadolu’da toplandılar.
Kafkasya’dan, Ortadoğu’dan ve Balkanlar’dan gelenler Anadolu’da hayatını sürdüren soydaşları ile aynı şehri hatta aynı sokağı paylaşmaya başladılar.
Lakin göç edenlerin kimi Türkçe bile bilmiyordu, Türkçe konuşanlar ise farklı şiveler kullanıyordu.
Kısmen değer yargıları farklıydı ve kültürleri de tam anlamıyla uyuşmuyordu.
Büyük bölümü Müslüman olsa da, mezhepleri farklıydı, aynı hatta aynı mezhepten olanlar bile değişik bakış açılarına sahipti.
Üstelik Anadolu’da farklı dinlere mensup insanlar da yaşıyordu.
Cumhuriyet tarihinde de devam eden göçe, daha sonradan iç göç de eklendi.
Bu yüzden olsa gerek, Türkiye’de birlik ve beraberliği sağlamakta çok zorlanıyoruz.
Oysa toplumların ayakta kalması ve gelişmesi birlik ve dayanışma içinde olması gerekir.
Aksi halde o toplumda asla dirlik olmaz.
Velhasıl, bugünün dünyasında ayakta kalmak için iç barışımızı yeniden tesis etmek zorundayız.
Atalarımız, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar, dünyanın en karışık ve en hassas bölgelerinde asırlar boyunca hüküm sürdüler.
Bunu da, hoşgörü ve saygıya dayalı yönetim anlayışlarıyla başardılar.
Bugün de, aynı anlayışa ihtiyacımız var.
Bizi bölmeye çalışanlara inat, birbirimize daha sarılmak zorundayız.
Bu konuda en büyük görev de şüphesiz siyasetçilerimize düşüyor.
Her siyasi parti, ülkenin huzur ve refahını hedeflemektedir.
İnsanımızın hayat standardının yükselmesi, daha özgür, daha demokratik olmasını istemektedir. Ülkemizin daha güçlü, milletimizin daha ileri seviyede olmasını arzulamaktadır.
Aksini isteyen zaten siyaset yapmıyordur.
Sadece, siyaseti kullanıyordur.
Bu yüzden, siyasetçilerin topluma örnek olması gerekiyor.
Birlikte yaşama ruhunu geliştirici, ayrıştırıcı değil birleştirici, gerginliği artırıcı değil sükuneti ve huzuru sağlayıcı, tahrik edici değil de teskin edici üslup kullanmaları, gerekiyor.
Elbette bu toplum bireyleri olarak, daha güzel yarınlar için bunları siyasetçilerden yüksek sesle istemek de hepimizin öncelikli görevidir.