Türkiye Pazar günü hem Cumhurbaşkanını seçmek hem de yeni dönemde görev yapacak milletvekillerini seçmek için sandık başına gitti.
Sandıklar açıldığında, cumhurbaşkanlığı için aday olanlardan hiçbirinin ilk turda seçilmek için gerekli olan yüzde 50 +1 oyu alamadığını gördük.
Cumhurbaşkanımızı seçmek için tekrar sandık başına gideceğiz.
Ancak 600 milletvekili neredeyse belli oldu.
Sandıklara yapılan itirazlar sonuçlandığında da kesin liste açıklanacak.
Muhtemelen de, cumhurbaşkanı belli olmadan TBMM ilk toplantısını yapacak.
Malum ikinci tura iki aday kaldı.
Biri yüzde 49,5 oy alan mevcut Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, diğeri de yüzde 44,89 oy alan Kemal Kılıçdaroğlu.
Peki, 28 Mayıs’ta nasıl bir tablo ortaya çıkar?
Bence mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 53 veya 54 civarında oy alacak ve Türkiye yoluna devam edecektir.
Neden mi böyle düşünüyorum?
Söyleyeyim.
ABD’de yürütme erki açısından halef-selef başkanların görev değişimi sırasında geçirilen dönem ile yasama ve yürütme erklerinin farklı siyasi çoğunluğa sahip olmalarına “Topal Ördek” denilir.
Topal ördek terimi “yetkileri sınırlandırılmış yönetici” anlamında kullanılıyor.
28 Mayıs’ta yapılacak seçimde eğer Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilecek olursa, meclis çoğunluğunu elinde bulunduran Cumhur İttifakı rahat çalışmasına imkân vermeyecek.
Bu durumda da bir dizi siyasi kriz çıkacak.
Belki de, sırf bu yüzden gelecek yıl Mart ayında yapılacak yerel seçimler ile birlikte hem Cumhurbaşkanlığı hem de milletvekilliği seçimi yeniden yapılmak zorunda kalacağız.
Yani Türkiye 10 ay sürecek büyük bir belirsizliğin içine girecek.
İşte bu yüzden de, tıpkı benim gibi düşünen toplumun büyük bir bölümü, böyle bir belirsizliğin yaşanmasını istemeyecektir.
Bunun yani Kılıçdaroğlu’nun kazanması mümkün mü?
Elbette mümkün.
Ancak zaten pandemi nedeniyle tüm dünyada baş gösteren ve Türkiye’yi de etkisi altına alan ekonomik buhran, diğer yandan da Rusya Ukrayna arasındaymış gibi görünse de gerçekte Batı ile doğu arasında yaşanan savaş var.
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye bu süreçte bir denge politikası gözeterek savaşın daha geniş bir alana yayılmasını önlemeyi başardı.
6 parti ile başlayan ama fiiliyatta Yeşil Sol (HDP) ve TİP’in de katılması ile 8’e çıkan masa da ise bu süreci yönetecek birikim maalesef yok.
Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimden birkaç gün önce Rusya’ya batının uyguladığı yaptırımları uyulacağını, dış politikayı 180 derece değiştireceğini açıklaması ve Muharrem İnce’ye kurulan kumpas üzerinden Rusya’yı tehdit etmesi, bende bu algıya neden oldu.
Türk halkının, özellikle de Sinan Oğan’a oy veren seçmenin böyle bir maceraya girmek isteyeceğini düşünmüyorum.
Ne diyelim hakkımızda hayırlısı olsun.