Değerli kardeşlerim.
Etrafımız toz duman, göz gözü görmüyor.
Bu kesif görüş engelinin nedeni şu:
Amerika'da Mart ayının ilk haftasında
Temsilciler Meclisinde bir toplantı yapıldı.
Toplantının konusu:
"Türkiye'nin Nadir Toprak elementleri"ydi.
Yanlış okumadınız, bizim Toprak elementleri Amerikalıların "İŞTAHINI" kabartmış.
Yanlış hatırlamıyorsam, altı yüz milyon ton'dan bahsedildi toplantıda.
Amerika bizim zenginlliklerimiz için toplantı yapıyor.
Etrafını da; Türkiye'nin stratejik önemi filan filan diye laf kalabalıkları ile dolduruyor.
Amerika diyor ki: Ben Amerikayım, elimde sayısız imkânım var; Zorluk çıkarmadan, bu zenginliklerini bana ver. Yoksa.....
Peki biz bu aba altından görünen deyneğe boyun bükecek milletmiyiz!?
Amerikalı bu!
Diz çöktürürüm, boyun büktürürüm zannediyor!
Bundan uzun yıllar önceydi, çok uzak zamanlarda, biz hayata yeni girerken.
Türkiye'de ANAP zamanlarıydı.
Amerikan heyeti ile Türkiye'ye gelen, Amerikan Dış İşlerinde çalışan, konulara vâkıf Türk danışmana bizimkiler sormuştu: "Amerika Türkiye'yi nasıl görüyor, diye?"
Cevap enteresandı. O zaman; Vay, şunlara bak! Sözleri istemeden dökülmüştü kalbimizden dudaklarımıza!
Cevap şöyleydi: "Amerika Türkiye'yi el değmemiş zenginlikleri sâhip, bir ülke olarak görüyor ."
Neden böyle diye sorduklarında cevap daha ilginçti.
O da şöyleydi:
"Amerika Türkiye'nin hiç bir zenginliğine dokunulmasına izin vermedi.
Kendi de dokunmadı."
Bir neden diye daha sormuş soranlar:
Cevap o hayret ve şaşkınlığı dudaklarımıza dökecek kadar sertti.
"Günü geldiğinde, Türkiye'yi işgal edip, hepsine el koyacaklar. Planları bu.
Onun için Türkler'e dokundurtmuyorlar." Demişti sayın danışman.
Nasıl plan, nasıl yaklaşım vizyon ama!?
Amerika; Türkleri kendi yurtlarında, burada esir almak için her şeyi denedi.
Her hileli yola tevessül etti.
Her bel altı vuruşu yaptı.
Sandı ki;
Türkler korkar, pes eder. yenilir, üç buçuk teröristle bitiririm.
Silah sanayimiz geçmişte bunun için yok edildi.
Fabrikalar bunun için gaz ocağı ve soba üretmek zorunda kaldı.
Amerikan mandacıları; Ucundan nimetlenmek için Türkiye'yi enine üçe bölüp Amerika'nın
"Üç Kız Kardeşler" diye bilinen petrol şirketlerine parselledi.
Maden arama imtiyazları verildi yüzer yıllığına.
Fakat Amerikan aç gözlülüğü,
bu yandaş mandacılara yalamak için ufak bir parça bile atmadı.
Bekledi, bekledi, bekledi....!
Dinleri ve mezheplerinin emrettiği o "Kutsal Günü"...!
Kızıl sığırlar besledi, tapınak taşlarını bile taşıdı plana göre.
Adamlar aşırı dinci, tarikatçı!
Bizde ki tarikatlar bunların yanında çakma kalır.
Her şeyi planlamışlar.
Her şeyi, adım adım, saniye-salise...!
Bakın, izleyin; Suriye'de yapılmaya çalışılan, Hama, Humus, Lazkiye ve Tartus illerini kana bulayan Şebbiha çetelerinin yapmaya çalistigi darbe ve ayaklanma girişiminde el ele veren ülkeler bile size tüm hikayeyi anlatır. Amerika-Rusya, İngiltere-Fransa,
İran-İsrail el ele, kucak kucağa!
Uyanık ve dikkatli olunması gereken zaman ve olay dilimlerinden, çok hızlıca geçiyoruz.
Tek planlamadıkları gerçek;
"Plan yapanların en hayırlısının o Allah olduğunu gerçeğini unutmaları."
Onlar plan yaptı, hainler, mandacılar, satılık adamlar, Mankurtlar derledi, topladı.
Kazanırım sandı.
Hatta Alnında "HAÇ",
Amerikan Dış İşleri Bakanını izledik televizyonlarda. Kişi olarak pek dikkate alınmasa da olur.
Ancak temsil ettiği güç açısından çok önemliydi o Haç ve haçın altında verdiği mesajlar.
Dünya bu güne kadar böyle bir şey ne gördü, ne de duydu.
Eski dini hikayelerde anlatılırdı. Mitlerde bahsedilirdi Deccalden.
Deccal zuhur ettiğinde alnında
"Bu Kafir Yazacak" bunu da her göz görecek diye.
Öyle bir seslenecek ki , Yer yüzünde herkes davetini duyacak diye.
Gördük mü, Duyduk mu!?
Evet masallar, mitler...Amerikan Dış İşleri Bakanı'nın haçlı açıklaması ile gerçek oldu!
Gördük, işittik.
Deccal Zuhur etti.
Kişi önemli değil, temsil ettiği devletin gücünün etkisi ve adı bu isim.
Allah'da bir plan yaptı.
O'nun neler yaptığını yazmayalım.
Arif olanlar ilâhî planı biliyor zaten.
Olaylar basladığı andan bu yana TSK Suriye topraklarına girmeye başladı.
O kadar plana, alçaklığa Türk cevabı!
Lazkiye'de devlet , Şam'ın güneyinde devlet,
Doğu Suriye devlet öyle mi?
Gelişen ayaklanma ve çatışma hattı;
İlginç bir biçimde
Katar-Suudi Arabistan'dan Türkiye'ye Ulaşacak
"petrol boru hattının"
geçiş güzergahında başladı.
Bu ayaklanma girişimi başladıktan sonra;
İran'ın, Amerika'nın, İsrail'in planlarının ortasına
Türk Ordusu girmeye başladı.
Bu bölgede gözü olan, yurdumuzu sömürmek isteyen, Türklerin kanına ekmek doğramak isteyen kim varsa, gidip,
Türk Birliğini yok sayıp,
Rumların elini, eteğini öpüp "Mankurtluk" yapacaksa bilsin ki!
Ne yapsanız boş!
Gök Börü geri döndü!
Türk uyandı!
Allah'ın Ordusu gece yarısı, ansızın sisler arasında, yüreklerinize, zırhlıları ve süngüleri ile daldı.
Hainler savaşın sonucunu belirler!
Öyleyse onları yaşatmayacağız.
Tarihi hatalar yazdırır.
O zaman sıfır hata ile yol alacağız!
Bu sefer göze göz, bu sefer dişe dişBu defa olmaz!
Bu defa hata olmayacak!
Bu sefer meydanda yer bulamayacaklar!!
Allahın planı işleyecek!
Gazamız kutlu olsun!
Televizyonlarda Deccali tüm Dünya izledi.
Alnının ortasında emaresi ile göründü.
Hepimiz gördük.
Dediklerini işittik.
Olacakları, zamanın şâhitleri olarak izleyecek, ellerimiz ve akıllarımız ile biz, hep beraber şekillendireceğiz.
Unutmayın;
Gereksiz merhâmet hakka, vatana ve halka ihanettir!