Doğrusu büyüklerimizin bazı söz ve tavsiyeleri yol açıcı oluyor.
"Merak İlmin hocasıdır."
"Târih yarının kılavuzudur."
Cümlelerinin boşa kurulmamış olduğunu Sednaya ve Kardeşlerini araştırırken bir kere daha anlamış oldum.
Bir de Şamın merkezine adeta çakılmış gibi duran "O" heyula anıt.
Emevi Caminin önünde duran. Hani zaferden sonra herkesin fotoğraf çektirdiği mekanın sembolü ; İşte onu da merak edip durdum.
Bu ne ki?
Neden orada?
Anlamı ne acep?
Diye yine "Tarihin Tozlu Sayfalarını"
sizin için karıştırdım.
Değerli okurlarım. Her şey sizin için.
Önce bu ters kazıkdan (ters haç) başlayalım.
Bu çok bilinmeyen "Ters Haç" Etrafında da Yahudilerin otuz iki halkası dizili.
Siz ne sandınız!
Bunlar süs diye mi düşündünüz?
Bakın şimdi:
İbraniler birinci harflerine aleph demişler,
Arap alfabesinde elif,
Yunan alfabesinde ise alfa olmuş. Tav’ın (T) dokuzuncu harf olması önemli, Kabala’ya göre evrendeki her şey Sefirot adı verilen 32 Daire Aşaması’yla gerçekleşmiştir.
Bu aşamaların son bölümünü
3 üçlemeden oluşan bir kutsal dokuzludur.
3 üçleme’den meydana gelen bu *Kutsal Dokuzlu* *Tanrı Krallığı’nı* kurar.
Yâni, tümü bir biriyle bağlantılı olarak gelişen ve kendi içinde bir diyalektiği olan bu üçlü
(veya kutsal dokuzlu)
sonuçta
*Adam Kadmon’u* oluşturur.
Adam Kadmon ise Tanrıyla bir olmuş, her geçen gün evrenin sırlarına biraz daha yaklaşan, mükemmel insandır.
Panteist bir açıklamayla ulaşılan yer tam bir *vahdet-i vücut’dur.*
Dokuz, aynı zamanda ölümü de simgeler ama, sonrasında yeniden doğulan bir ölüm.
Şimdi gelelim; Şamın ortasında ki kazık hakkında bakın neler öğrendik hep beraber.
Oraya hem Yahudilere göre , hem Hıristiyanlara göre "Mesih " inecek ve biz kafirler ile (müslümanlar) savaşacak...!
Bakın; Bu adamlar bizim sandığımız *Emevi Meydanına* neler çakıp, dikip, çizip , nasıl sahip çıkıyor.
Her iki grubu da tebrik ediyorum.
Bozuk da olsa bir dine ancak bu kadar bağlı
olunabilir.
Biz Müslümanlara ise yuh olsun, yazıklar olsun...!
Tüm bunlar yapılırken, dikilirken;
O kadar Şeyh,
O kadar Âlim,
O kadar ermiş ,
O kadar din adamı ölüm uykusunda idi anlaşılan.
Sednaya'nın şekline dikkat ettiniz mi hiç.
Sanki kolları yukarıda bir insana benziyor.
Daha yukarıdan bakınca da zincirden çıkarılmış, insan biçimli kolyeye.
Hemen akla gelen, T üzerine çivilenmiş Hz. İsa’dır.
Bu Sednaya Hz. İsa'yı temsil ediyor.
Benim incelemenin ulaştığı yer ne yazık ki bu.
Bu Sednaya Roma imparatorluğu döneminde önemli bir şehirmiş. Ondan önce de tabiki, nasıl mı?
Bakın orada hangi katilin mezarı var:
Barada Vadisi'nde merkezlenen bölgenin Helenistik dönemdeki adı Abilene'di :
Yerel gelenek bu nedenle uzun zamandır burayı, Kabil'in öldürülen kardeşi Abel'in mezarının bulunduğu yer olarak kabul etmiştir.
Bilim insanları Abilene'nin başkentinin Saidnaya şehri olması ihtimalinin yüksek olduğunu düşünmektedir.
Hıristiyanlık'da haç sembolünün ilk ortaya çıkışı ise
5. YY. ortalarıdır.(Sembolü Druidlerden aldıkları söylenir). “T” şeklinde bir haç var, Hıristiyanlar pek sık kullanmasalar da, ara sıra göze batabiliyor.
Tau haçı diyorlar.
Başka isimler de verilmiş:
Aziz Antony’nin haçı,
Eski ahit haçı, Mısır haçı,
Aziz Francis haçı gibi.
T haçının (veya Tau sembolünü) kadim uygarlıklarda ölümü,
yeniden doğumu, hayatı simgelediği biliniyor.
İşte tüm bu kadim ve saklı bilgi ve gizli tarikatlarının gölgesinde "kâfirlere=müslümanlara;
detaylari ile her işkencenin yapıldığı bir işkence merkezi kurmuşlar. Özene bezene hem de..
Kim bu saatten sonra Esat ve ailesine ve mensup olduğu sapık inanca İslam derse; ağır konuşur, ağır yazarım.
Muhalifleri attıkları Sednaya adında bir "insan mezbahası" kurmuşlar.
NAZİ kamplarını mumla aratacak bir dehşet yaşanmıs oralarda. İnsanları kazıklara oturtmuşlar, kafalarını kesmişler, organlarını satmışlar, parçalayıp üst üste yığmışlar.
Allah'a bağlılıklarını ispat için " kendi dinlerinin emirleri gereği"
zavallı insanları preslerde ezip, bir yerlere atmışlar.
Aklın hayalin almayacağı bir canavarlık hüküm sürmüş.
Fakat bu onlara göre Tanrının ve Tarikatlarının emri...!
Ve bu canavarlığın, vampirliğin en büyük kurbanı da kadınlar.
Rejimi eleştiren kadınlar;
Toplu tecavüz seanslarına maruz kalmış.
Gencecik kız çocukları...
Bir hayli babası belirsiz çocuk getirmiş Sednaya haçı'nın içinde.. Zindan müdürü ilk tecavüzcü, ardından öteki alçaklar...
Alevi kızlara daha da zalim ve beter davranmışlar.
O masum yavruları mezhebe ihanetle suçlayıp perişan etmişler, mahvetmişler.
Anlatmaya kalemin gücü yetmez.
Bu yazdıklarım bir korku filmi değil. Gerçek, tüm çıplaklığı ile hem de.
"Esad BAAS" diye bir gerçek var karşımızda.
Ve Sapkın bir inanç.
O içine NAZİ kaçmış,
kendini "çağdaş", "modern", "ilerici" olarak tanımlayan utanmazların hayranlık duyduğu vahşi var ya,
"O" işte! Adı batasıca, lanetli!
Ey müslümanlar, ey milletim;
Muhammed efendimizin gölgesinde ki Medine,
ilk temsili demokrasi olarak tarihe geçti artık.
Bu idraksiz sapkın din vahşeti bunu ispat etti.
Bunu artık anlamalı ve kavramalıyız,
bu gerçeği ilan etmeliyiz...!
Bunca acıdan bir hikmet çıkar mı?
Umarım çıkarmayı beceririz, umarım bunu yaparız...!
Olanda hep bir hikmet vardır kuralına dört elle sarılırız...
Biliyorsunuz bu söz, derin düşünürlerden, bilge atalarımızdan, yaşanmışlıklardan bize mirastır...
Sonuçta; Suriyeli Devrimciler analarının ak sütü kadar helal bir zafer kazandılar. Şehit oldular, bombardımanlara dayandılar, işkenceler altında şehadete ulaştılar.
Sonunda zafere ulaştılar. Acılı ve yorgun fakat ümitle, dimdik ayakta, ruhları diri evlatları ile, yeni başlangıçlar yapabilecekleri bir ülke devir aldılar.
Şimdi çok sesli bir meclis zamanı. Eğer diğerleri bunu idrak ederse. ümidi öldürmeye kalkmaz ve basit çıkarlar uğruna geleceklerini satmazlarsa...
Bizler, Türk Milleti!
Osmanlının torunuyuz ve şahlanan bir cumhuriyetin; Bölgesel'den *küresel güç* olmaya yürüyen bir memleketin evlatlarıyız.
Suriye'nin kurtarılması ile;
Eski Osmanlı topraklarında yeni bir ümit yep yeni kapılar açılıyor.
Siyasi, ekonomik, beşeri , askeri, ticari.... Say say bitmez
Açılan bu kapıları sağlam ve elde tutacak olanın
*"Türkiye Modeli ve Türklerin Devlet Aklı"*
olduğunu bilmemiz ve her ortamda, tekrar tekrar anlatmamız gerekli.
Dünya güç merkezleri çaresizce ve Arap coğrafyası; Şaşkın, fakat sevinçle biraz da kıskançlıkla bu gerçeği ve sonuçlarını haykırıyor. Ve etkilerini tüm Dünya merakla bekliyor.
Uluslararası toplumun şaşkın ve biraz da imrenerek ve kıskançlıkla dolu gözleri önünde gittikçe derinleşen, demokrasinin tahkim edilmiş kalesinde olduğumuzun farkına varmalı ve bunun getirilerini gelecek neslimiz için, her türden kazanca çevirmeliyiz.
Çağdaş, Müslüman, kudretli ve fakat alçak gönüllü, kuvvetli bir *Dünya Devletine* dönüşen ülkemiz.
Dünya'ya ve onun geleceğine ümit ışığı olmayı umarım sürdürür.
Yaklaşan yeni yılda ümitler korunur.
Dünya savaş yerine barış alanına dönüşür.