Başkasının başarılarına sevinmiyoruz.
Sıkıntılarına ortak olmuyoruz.
Kimse kimseye katlanamıyor.
Sanki düşman kardeşler olduk.
Herkes dünyanın kendisi etrafında döndüğünü zannediyor.
Bu dünyada sadece kendimiz varmış gibi davranıyoruz.
Hasbelkader makam veya para sahibi olan sonradan görmeler, küçük dağları kendisinin yarattığını, büyüklerinde babalarından miras olduğunu zannediyorlar.
Bu yüzden de, kendisi gibi olmayanları dışlıyor, küçümsüyor, eleştiriyor ve yok sayıyorlar.
İyi de bu gidiş nereye?
Gittiğimiz yol, yol değil.
Doğrusu bunun tam tersini yapmalıyız.
Acılarımızı, sevinçlerimizi, tasalarımızı paylaşmalıyız.
Birbirimizin dertleriyle dertlenmeliyiz.
Sahi bizi birimize bağlayan; kardeşliğimiz, yardımseverliğimiz, merhametimiz, vicdanımız, sevgimiz, dostluğumuz nerede kaldı?
Ne oldu bize böyle?
İnsanlığımızdan utandıran bu yozlaşmanın sebebi nedir?
Nereye gidiyoruz böyle?
Hayatı, birbirimize katlanılmaz kılarak, sevgiye kardeşliğe, dostluğa kıyarak, daha nereye kadar gidebiliriz?
Birbirimizi sevmiyoruz.
Yardımlaşmıyoruz.
Sevinç ve üzüntülerimizi paylaşmıyoruz.
Biz tokken komşumuz açsa hiç umurumuzda olmuyor.
Daha da kötüsü;
Hak ve hukuka uyan çok az.
Yetimin başını okşayan yok.
Düşkünlere sahip çıkan kalmadı.
Fakiri ve fukarayı düşünmüyoruz.
Birbirimizle; selamlaşmıyoruz, bayramlaşmıyoruz.
Oysa biz böyle değildik.
Atalarımız insanlık değerlerini dünyaya yaymak için yaşadılar.
Ne yazık ki, biz bozulduk.
Bu yüzden de, dünya bozuldu.
Bugün; silkinme, kalkınma yeniden toparlanma zamanıdır, çünkü yarın geç olabilir.