Kadın erkek demeden çocukluğumuzda hemen hepimizin hayali olmuştur bisiklet.
Hayal eden pek çok kişinin de dilediği kabul olmuştu belki. Bir profesyonele göre hantal olsa da kalbindekine göre hep fiyakalı iki tekeri olmuştur herhalde.
1800’lü yıllarda ‘drezin’ olarak bilinen ve iterek hareket ettirilen çift teker zamanla geliştirildi ve aynı yüzyılın sonlarında bu topraklarda kendine bisiklet adıyla yer edinmeye başladı.
Ancak bisikletle ilgili sıklıkla bir yanılgıdan geçiyoruz toplum olarak.
Bisiklet sadece çocukların kullandığı bir oyuncak değil, bazen trafikte bir vasıta, bazense bir sporcunun en önemli materyalidir.
Osmanlı Devleti’nde ilk bisiklet yarışı 1897’de yapıldı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Bisiklet Federasyonu 1923’te kuruldu. Türkiye Futbol Federasyonu ile aynı yıl.
Bisiklet Federasyonu kurulduğundan beri çok güzel işlere imza attı ve atacaktır da eminim.
Ama bu sporu yakından takip edenler daha net görecektir.
Galiba bazı şeyler yolunda gitmiyor.
Neredeyse 100 yıllık bir kurumun artık genel işleyişini net bir şekilde ortaya koyup çağa ayak uydurma ve hatta çağın ötesine geçmeye çalışma gibi bir iddiası olmalıdır.
Yakın zamandan birkaç örnek vereceğim.
***
Geçtiğimiz ay Kahramankazan Belediyesi ile ortaklaşa düzenlenen 15 Temmuz Şehitleri Anma Yol Bisikleti Yarışı’nda yaşananları hepimiz biliyoruz. Fazla detay vermeden hatırlatalım. Çevre yolunda trafiğin aktığı, ağır tonajlı araçların yarışmacıların arasından geçtiği, bir sporcunun yaralandıktan sonra ambulans çağrısının çok da dikkate alınmadığı ve nihayetinde 25 kilometrede iptal edilerek son bulan yarış. Sosyal medyada da gündem olmuştu. Unuttuk mu? Evet.
Hayal kırıklığı yaratan organizasyon sonrası federasyonda çeşitli istifaları işaret eden bir duyuru paylaşıldı.
Link 1
Link 2
***
2019 yılında Türkiye Bisiklet Federasyonu’nun ana statüsü değiştirildi. Değişiklikten sonra sporda cinsiyetçiliğe bir kez daha şahit olduk.
Genel kurul üyeliği için aranan şartlardan biri şu şekilde ifade edilmiş:
“Büyük erkekler kategorisinde Türkiye Şampiyonası Yol Yarışı Şampiyonu olmuş Kulüplerden ayrıca birer üye genel kurulda delege olabilecek.”
Çağımızın oldukça gerisindeki bu ifade gayet açık, açık olduğu kadar cinsiyetçi. Üzerine ayrı bir yazı yazılacak kadar da derin.
Dileyen Türkiye Bisiklet Federasyonu’nun resmi internet sitesinden hala ulaşabilir.
Link
***
Bisiklet Federasyonu’nun yıllık tahmini bütçesine ulaşım sağlayamadım. Federasyonu tahmini bütçe ve makalemde okuyacağınız diğer konularla ilgili destek için yetkili bir isimden görüş almak adına aradığımda mail atmaya yönlendirildim. Ancak attığım maile ise hala geri dönüş alamadım. Hala geri dönüş bekliyorum.
Sosyal medyada yine Bisiklet Federasyonu’na ait olduğu iddia edilen 2020 yılı tahmini gider görseline göre 38 milyon 180 bin TL gelir görünmekte. Sporculara 60 bin TL malzeme desteği sağlanıyor.
Milli Takımımızın da kullandığı bisikletler genellikle dolar üzerinden alınıyor. Sporcularımızın kullandığı bisikletler sokakta kullandıklarımız gibi değil elbette.
70-80 bin TL sadece bir sporcunun bisikleti olabiliyor. Federasyon tarafından uluslararası yarışlara katılan sporculara sağlanan destek konaklama, ulaşım gibi destek ne düzeyde karşılanıyor bunu bilemiyoruz.
Ancak Millilerimiz bizi temsil ederken kullandıkları bisikletleri bireysel olarak sponsor bulabilirse destekle, sponsor bulamazsa da kendi üzerlerinden kredi çekerek karşılamak zorunda kalabiliyor.
Milli takımdan da maaş alan var mı bilmiyorum ama almayanın olduğunu biliyorum.
Bunlar acı gerçeklerimiz.
***
Milli sporcularımız bu fedakarlığı yaparken medyada futbolcuların milyonluk transferleri kadar yer bulamasa da geçtiğimiz gün bir olumsuzlukla daha karşılaşıldı.
Dağ Bisikleti Milli Takımımız Dünya Şampiyonası’na gönderilmedi.
Sebebi de evrakların yetiştirilememesi. İddia bu yönde.
Milli Takım’ın varoluş sebebi bizi uluslararası kulvarda temsil etmek değil miydi?
Sporcuya içinde yatak olan dört duvarla konaklama, yaptığı spora göre yetersiz beslenme menüsü sağlamanın yanında sadece evrak gönderilmesi gerekiyor, o da yetiştirilemiyor. Bunlar bizim milli sporcularımız. Ülkemizi temsil ediyorlar. Bunu mu reva görüyoruz?
Bisiklet sporunda çok yetenekli, dirençli sporcularımız var. Bu topraklar fiziksel olarak da mental olarak da buna çok uygun. Ama sporcu sponsor aramaktan, yarışa katılıp katılamayacağını düşünmekten, yarışlar sırasında aldığı teknik desteğin yeterliliğini düşünmekten antrenmanı ile ne kadar ilgili olabilir sadece bunu merak ediyorum.
***
Son mesajım mevcut başkan Erol Küçükbakırcı’ya...
Siz de bu ülkeyi uluslararası düzeyde temsil eden bir isimdiniz.
Sporun içinden geliyorsunuz. Eksikleri pek çok kişiye göre daha erken tespit etmeniz muhtemel.
Ama belli ki federasyon içerisinde ya bir iletişimsizlik ya da yanlış yönlendirilme yaşıyorsunuz.
Koca bir ülkeyi temsil eden gençlerimize, sporcularımıza lütfen daha fazla destek çıkın. Bunlar hiçbirimize reva değil.