Bilmiyorum hiç fark ettiniz mi insanlar sokakta yürürken gülmüyorlar. Yolda yürürken, pazarda dolaşırken en son ne zaman gördünüz gülen birini? Bir telaş almış hepimizi, adına hayat telaşı demişiz.
Herkes kızgın, üzgün bakıyor. Yolda yürürken yere bakıyor çoğu zaman. Kapitalizmin yükselişiyle birlikte dünya insanları yalnızca yaşamak için yaşıyor. Tüm mücadele bu yönde sokaklarda, işyerlerinde…
Hayat telaşı dediğimiz şeyin içindeyken etrafımızdaki güzellikleri görmezden geliyoruz bazen. Görmediğimiz şey bir ağaç olabilir, bir birey olabilir ya da bir mimari yapı… Belki görüyoruz ama ardında yatan gerçekliği düşünmüyoruz. Oysa gördüklerimiz, tahayyül okyanusunda sadece bir gemi. Oysa bu derya hepimize yetecek kadar geniş.
***
Bursa’nın belki geçmişi en derin caddesi, eski isimleriyle Sarayönü, Hisarönü, Hükümet Caddesi yeni ve hepimizin bildiği adıyla Atatürk Caddesi üzerinde yürürken kafamı kaldırıyorum. İşgallerin, sevinçlerin, zaferlerin, hüzünlerin yaşandığı bir yerdeyim ama görmediğim şey neydi?
Bu an’la başladı arayışım, araştırmam. Kazdıkça derinleşti, derinleşmeye devam ediyor gördüklerim. Neresinden tutsam başka bir kola ayrılıyor. Bir yerden başlamak gerek…
Gördüğüm şey zaman zaman tiyatro gösterilerine gittiğim Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’ydu. Peki ardındaki neydi? Gelin bu yazı dizimde birlikte keşfedelim gördüklerimizin ardında yatanları…
***
Atatürk Caddesi’nde cumhuriyetin ilanıyla birlikte devlet ideolojisini perçinlemek için mimari açıdan üç bina öne çıkıyor. Bursa Tiyatrosu(Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu), Valilik binası, Telgraf binası (PTT)…
Her şeyden önce sizi bu üç binadan ikisinin yani Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu ve PTT binasının mimarıyla tanıştırmak istiyorum. Çünkü bu mimarın bizim için öne çıkan bir yönü var. Daha sonra valilik binası ve diğerlerine değineceğiz elbette. Ama onu bence hepimiz tanımalı ve gurur duymalıyız.
***
1913 yılında İzmit’te doğan Münevver Belen Gözeler, ülkemizin ilk kadın yüksek mimarı. ‘Atatürk Caddesi’ndeki kadın elinin’ sahibi.
İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nin ilk kadın mezunlarından. Yine ilk kadın mimarlarımızdan Leman Cevat Tomsu ile de okuldan arkadaşlar. 1940 yılında, bir mühendis olan kocası Mithat Gözeler ile evlenmiş Münevver Belen. Kişisel yaşamı hakkında çok derin bilgiye maalesef ulaşmak mümkün değil. Ancak o, cumhuriyetin ilk yıllarındaki örnek modern Türk kadınları arasında gösteriliyor.
1935’te İnşaat İşleri Bürosu’na atanmasının ardından1939 yılına kadar Bursa ve Kocaeli il müdürlüklerinde ve merkez ofisinde çalışmış, emekliliğine kadar il müdürlüğünde çalışmalarını sürdürmüş.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kent planlarına çok fazla dokunulmadan, hükümet tarafından devlet ideolojisini yansıtan kamusal binalar yapılmaya başlanmış
Ulucamii, Emlak Binası, Belediye Binası, Telgraf Binası, Tayyare Sineması, Valilik Binası, Adliye Binası, Defterdarlık ve Atatürk Heykeli’nin bulunduğu çizgiyi göz önüne aldığımızda hedeflenen tabloyu daha net görebilmemiz mümkün.
Münevver Belen, PTT binaları için dört standart tasarım çeşidi oluşturmuş, bir mimari yarışmada birinci gelerek sonrasında Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu olacak Bursa Halk Evi’nin de mimarı olmuş.
Halkevleri o dönemde kültürel değişimi sağlamak için devlet tarafından pek çok şehirde kurulan şimdiki zamanın kültür merkezlerine benziyor. Ancak ideolojik işlevi bakımından oldukça önem verilen kurumlar.
Kariyeri boyunca memur sıfatıyla çalışmış Belen, birçok şehirde PTT binaları ve devlet tarafından açılan Halkevleri gibi çok sayıda yapının hayata geçirilmesinde önemli bir yeri olmuş.
Eserlerinde kendine özgün noktalar hep dikkat çekmiş bugün bile kendisinden esinlenerek ortaya çıkarılan yapılar görmek mümkün. Bugün üniversitelerin mimarlık bölümlerinde ismi sıkça anılıyor.
İkinci Ulusal Mimarlık Akımı paralelinde eserler ortaya çıkarmış ve modern bir batı tarzını benimseyip birçok erkek mimarın ortaya çıkaramadığı eserlere imzasını atmış. Farklı ülkelerin mimarilerinden etkilenerek bunları öğrencileriyle paylaşmış.
Türkiye Cumhuriyeti'nin öncü kadın mimarlarından biri olan bu güzel kadın mütevazı ama yetenekli, basit ama modern eserlerle karşımıza çıkıyor.
***
Ben Atatürk Caddesi’nde Münevver Belen’in adımlarını duyuyorum. Yapıtlarının önünden geçerken geçmişten gelen çağrılarına, özgüvenine kulak veriyorum.
Sonraki yazılarımda Münevver Belen’in ve diğer önemli isimlerin Bursa’da bugüne yansımış izlerine değineceğim…