Uluslararası ilişkiler profesörlerinin ve bu alanda uzman kişilerin sürekli dile getirdiği küresel siyasette devletlerin ideolojileri yoktur çıkarları vardır, dost ve düşman ülke yoktur çıkarları uyuşmayan ülkeler vardır söyleminin son zamanlarda ne kadar doğru olduğunu anlamaktayız.
Türkiye Soğuk Savaşın bitiminin ardından ABD hegomanyasından kurtulsada Sovyetlerin dağılmasıyla dünya tek kutuplu bir hal almış ve ABD dünyadaki gücünü ispatlamıştır. Lakin 2000 yılından sonra Rusya da iktidara gelen Putin’in yaptığı reformlar ve bölge ülkeleri ile iş birliği içine girmesi sayesinde ABD’ye tekrar rakip olmuştur.
Asya da Çin’in yükselişi, Japonya, Hindistan, G.Kore’nin etkinliğinin artması, Türkiye’nin bölgede Osmanlı mirasçısı ideolojisi ile hareket etmesi ve kendini uluslararası siyasette merkeze koyması çok kutuplu dünyanın oluşmasını sağlamıştır.
***
Türkiye’nin kendini Osmanlı mirasçısı olarak tanımlaması ve dış politikada buna yönelik hareket etmesinin olumlu ve olumsuz sonuçlar doğurmuştur.
Olumlu sonuçları kısaca ele aldığımızda Türkiye’nin Balkanlar’da ve Afrika da yumuşak gücünü kullanarak ülkelere yardımda bulunması 100 yıl önce çekildiğimiz topraklarda Türk etkisinin tekrardan hissedilmesini sağlamıştır. İçeride ise merkez ülke doktrini çizgisinde uluslararası örgütler de daha aktif katılım sağlanmıştır. Bununla birlikte askeri yatırımlar artırılmış ve önceki yıllara kıyasla “yerli ve milli” kavramı ön plana çıkmıştır. Olumsuz sonuçları ele aldığımızda ise Ortadoğu başta olmak üzere ülkelerin iç işlerine müdahale etmek ve Suriye de oluşturulmak istenen İsrail/ABD kontrolü altında Bölgesel Kürt Devletini oluşturma çabaları hız kazanmıştır. Suriye de sanılanın aksine Türk hakimiyeti çok azdır. Rusya ve ABD’nin orada olduğunu hatırlarsak bu duruma pek şaşırmamak gerekir.
Suriye’deki iç karışıklıktan en çok yararlanan ülke İsrail olmuştur desek heralde yanlış olmaz. Parçalanan Suriye’de oluşturulacak Bölgesel Kürt Devleti İsrailin amaçlarına hizmet edeceği çok açıktır. Suriye’de olan olayları bu gerçeklikle ele almak gerekir. İsrail’in önceki ABD başkanı D. Trump’tan aldığı destekle Körfez Ülkeleri ile iş birliği içine girmesi, bozuk ilişkileri süratle düzeltmesi, Ortadoğu da güç dengesinin İsrail lehine değişeceğini söylersek yanılmış olmayız. Son zamanlarda İsrail-Türkiye arasında olumlu gelişmelerin yaşanması ve kamuoyuna duyurulması Türkiye’nin İsrail’e karşı izlediği dış politikanın değiştiğini göstermektedir. Yunanistan, GKRY ve Mısır’ın İsrail ile askeri ve enerji alanlarını kapsayan antlaşmaları Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de dışlamak ve bölgede yalnızlaştırmaya itmiştir. Bu anlamda İsrail ile ilişkilerin düzelmesi olumlu bir gelişmedir. İsrail ile ilişkilerin düzelmesi Aynı zamanda ABD ile ilişkilerin düzeleceğini göstermektedir. Uluslararası arenada sert ve kutuplaştırıcı söylemlerin bizi zarara uğrattığını, diplomasi kanallarının her zaman açık olması gerektiğini zaman içinde öğrenmiş olduk. Yunanistan gibi aktif diplomasi kullanmak elimizi güçlendirecekken AB ile diyalog kurulmasına öncülük vermek bize avantaj sağlayacaktır. Türkiye’nin haklarını savunarak, geri adım atmadan Doğu Akdeniz’de ve Ortadoğu da diplomasiyi etkin ve sert söylemlere başvurmadan kullanması en çok bizim işimize yarayacaktır.
Şimdilik uzak olsa da umarım en yakın zamanda Suriye ile ilişkiler düzelir, Körfez ülkleleri ile ilişkiler istenilen seviyeye ulaşır. Bu sayede Türkiye değişen uluslararası siyasal sistemden daha güçlü çıkacaktır. Başta belirttiğim gibi bir ideolojiye saplantılı kalmak değişime ayak uyduramamaktır. Değişimi yakalayamayan, süratle kalkınma planları yapmayan yapsa bile başarısız olan ülkeleri tarih affetmemiştir. Türkiye’nin zor bir coğrafyada yer aldığını hatırlarsak dış politikada ne kadar dikkatli olunması gerektiğini bir kez daha görmüş oluruz. Verilen her bir kararın önemini bu çerçevede değerlendirmek, değişen sisyasal iklimi çok iyi okumak ülkemiz için tek seçenektir.
Kalemine sağlık kardeşim