Eski Bakanlardan ve Bursalı siyasetçi Faruk Çelik’in 2 gün önce düzenlediği basın toplantısındaki izlenimlerimi, toplantıya katılan herkes gibi bende yazmıştım.
En Bursa’dan Yüksel Baysal’da yazmış.
Lakin her zaman gibi sadece duyduklarını değil kendi hayal dünyasındakileri de eklemiş yazsına…
Huyu böyle yapacak bir şey yok.
Ne mi yapmış Baysal?
Anlatayım.
Toplantıda Faruk Çelik’in şunları söylediğini iddia etmiş:
“Besleme basın” diye nitelediği, “Al parayı yaz” diye açıkça suçladığı Büyükşehir Belediyesi’nden nemalananları hedefe koydu önce…
Toplantıya bende katıldım.
O toplantıda Faruk Çelik böyle bir cümle kurmadı.
Şöyle dedi:
“Medyada, demokrasinin en önemli ayaklarından olan yerel medyanın desteklenmesi ve yaşatılması son derece önemlidir. Fakat geneliyle de yereliyle de medyada basın meslek ilkelerinin 3'üncü ve 4'ncü maddelerini hepinizin dikkatle okumasının yararlı olacağı düşüncesine sahibim.
***
Burada araya gireyim.
Faruk Çelik’in bahsettiği 3. Madde: “Kamusal bir görev olan gazetecilik ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez. Gazeteci halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını gözetir.” ve 4. Madde de, “Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.” Şeklindedir.
***
Şimdi Çelik’in sözleri ile devam edelim:
“Bu çerçevede hareket eden medya anlayışı olmazsa olmaz bir medya anlayışıdır. Ahlak ve eleştiri ötesinde iftira atan, menfaat sağlamak için kendi tabirimle 'besleme' yürütülen medya anlayışı kesinlikle olmamalıdır. Ne siyaset ne de basın böyle bir anlayışa sahip olmasın ki; hükümet sosyal medya düzenlemesi yapmak zorunda kalmasın. Hükümet bu düzenlemeyi neden yaptı diye soracak olursanız; ben her kesimden dinliyorum. Sağcı, solcu gibi ayrım yapmadan dinliyorum. Rasgele, mesnetsiz değerlendirmeler yapılıyor. Bunun adı da gazetecilik oluyor. Bu gazetecilik olduğu sürece ve hesap vermeyen siyaset olduğu sürece Türkiye'de işleri rayına koymanın mümkün olmadığı kanaati içerisindeyim.
Özetle;
Bursa'da da sayıları az olsa dahi bu işle meşgul olanlar var. Kaynak belirtmeden, delil sunmadan iftirayı meslek haline getirmiş ve bunu da meslek haline getirmiş kişiler var. 'Al parayı, yaz bunu.' Bunun adı ‘beslemedir’. Eleştiriyi sonuna kadar yapın. Görev yaptığım süreler boyunca yerel basına çok konuştum. Eleştirdiği için bir kez bile mahkemeye verdiğim gazeteci yoktur. Eleştirirseniz hız alırsınız. Her zaman söylüyorum. Medya bu konuda özgür olmalıdır. Eleştirilerini hür yapmalıdır. Fakat itibar suikastı yapmamalı ve iftira atmamalıdır.”
***
Evet, Faruk Çelik o uzun basın toplantısında medya hakkında bunları söyledi.
Bu cümleler içinde, “Büyükşehir’den nemalananlar” diye bir ifadeye ben rastlamadım.
Peki, Yüksel Baysal’ın uydurduğu “Büyükşehir’den nemalananlar” kısmı nerede?
Yine de içim rahat etmedi Faruk Çelik’i aradım, belki de Yüksel’e özel söylemiştir diye.
Eğer böyleyse, Olay Gazetesi, Bursa Hâkimiyet Gazetesi başta olmak üzere Bursa’da Büyükşehir Belediyesi’nden ilan alan tüm medya, “besleme” oluyordu zira.
Ama Faruk Çelik, “Bunu ben mi demişim” dedi kızgın bir ses tonu ile.
Bende, “Yüksel öyle yazmış ama Sayın Bakan” dedim.
“Sizde oradaydınız benden böyle bir şey duydunuz mu?” diye soruma soru ile cevap verdi Faruk Çelik.
“Peki, daha sonra yaptığınız özel söyleşide böyle bir ifade kullandınız mı?” diye devam ettim sormaya.
Ve Faruk Çelik noktası virgülüne kadar şunları söyledi:
“Ben o basın toplantısında iki ilkeden bahsettim. Biri hesap veremeyen siyasetçi biride basın ahlak ilkelerine aykırı müfteri ve itibar suikastçısı gazeteciler.
Bunların ikisi de devre dışı kalırsa sorunların büyük ölçüde çözüleceğini ifade ettim.
Bu anlamda özellikle Bursa’da hakkımda aylardır iftira atan yazılar yazanları ‘besleme’ gazeteci olarak nitelendirdim. Kim kimi besliyor öyle bir elimde delil yok. Ama besleyenleri de yani iftira yazısı yazmasını sağlayan kesimlerin kişilerin de karşısında olunması gerektiğini söyledim.
AK Partililer arasında hangi konumda olursak olalım ikilik sokmaya çalışan her yaklaşımın karşısındayım.
Her AK Partili bir duvarın bedeni gibi kol kola 2023 seçimlerine gitmek durumundadır.
Fitnecilere pirim vermek en büyük yanlış olur anlamındaki ifadelerimdir. Birliği bozmaya çalışanlara karşı birliği güçlendirmeye dönük bir basın toplantısı yaptım.
Ki ben başkanlarımı, partililerimi ilzam edeceksem müfterilerden ne farkım kalır?
İnşallah önümüzdeki süreçte hep beraber çok daha dikkatli olacağız ve birlikte AK Partililer olarak hedefe koşacağız.”
***
Evet dediğim gibi telefon konuşmamız tam da böyleydi işte.
Gerek o toplantıda gerekse sonrasında telefon görüşmememizden de anlaşılacağı gibi bunlar çok net ifadelerdir.
Anlaşılan o ki Yüksel Baysal, ya dinlediğini anlamıyor ya da kendince ortalığı karıştırarak gündeme gelme derdinde.
Hepsi bir tık fazla alma sevdası.
Unutmadan şunu da hatırlatayım.
Yüksel Baysal’ın yediği ilk herze değil bu.
Müdahil olduğum birini hatırlatayım hemen.
AK Parti eski milletvekili Mehmet Tunçak 2019 yılı Aralık ayının ortalarında En Bursa’yı ziyaret etmişti.
O ziyarette, kurumun patronu Emin Adanur da, “Neden İnegöllüler Bursa’da bu kadar aktif?” diye tuhaf bir soru sormuş Tunçak’a
Yüksel Baysal da Tunçak’ın şunları söylediğini yazmıştı o günkü köşesinde:
“Organize orta zekâ, her zaman üst düzeyi bozguna uğratır. Organize yapılar, kontrolün gevşek olduğu ortamlarda hamle yapıp güç elde ederler. Bu tıpkı Türkiye'nin yaşadığı ‘Orta Gelir Tuzağı’ gibi ‘Orta Kalite Tuzağıdır’. Bu tuzağın aşılması lazım. İl Başkanı Ayhan Salman'ın arzusu bu niteliği yükseltmek olmalıdır.”
Yazının içeriğinde sonradan değiştirdiği cümleler yazıya koyduğu başlıkla birleşince, Tunçak’ın İnegöllü siyasetçiler için (Alinur Aktaş ve Ayhan Salman) vasat dediği anlaşılıyordu.
Ne vahim bir algı…
Çok iyi tanıdığım üstelik akıllı bir siyasetçi olan Mehmet Tunçak’ın böyle cümleler kurmayacağını bildiğim için hemen aradım.
“Gerçekten böyle mi dediniz?” diye sordum.
Küplere bindi ve şunları söyledi:
“Bu cevap İnegöllülerle ilgili bir soruya değil, genel bir siyasi teşhis olarak verilmiştir. Hatta önümüzdeki süreçte devamını desteklediğimiz Ayhan (Salman) beyin bu sorunun çözümünde en önemli pozisyonda olduğu belirtilmiştir. İnegöl’le ilgili olarak böyle bir ibare kullanmayacağımı en iyi bilen siz olacağınıza inanırım.”
Mehmet Tunçak daha sonra Yüksel Baysal’ı arayıp, hatasını düzeltmesini de istemişti.
Yüksel Baysal ne yaptı peki?
Bir özür yazısı yazmak yerine, tuttu yazısının o bölümünü sildi alelacele.
İşte böyle biridir Yüksel Baysal.
Kuyuya bir taş atar sonra geriye çekilir.
Hep bir tık fazla alma sevdası…
Duyduğunu anlamaz, kendi inandığını duymuş gibi yazar, birde dürüstlük cakaları satar.
Yeri geldi, rahmetli Erbakan’ın o meşhur repliğini yazayım.
“Hadi oradan…”
Bu arada, yahu Bursa Büyükşehir’den ilan alan medya kuruluşları, ki az önce de saydığım üzere başta Olay ve Bursa Hâkimiyet Gazeteleri olmak üzere, onlarca gazete, internet sitesi, dergi Yüksel Baysal’a göre, “Besleme” ise diğer belediyelerden reklam alanlar neden “Besleme” değil.
Öyle ya, anladığımız kadarı ile En Bursa’da Büyükşehir’den reklam almıyor ama diğer AK Partili CHP’li belediyelerden reklam alıyor.
Sahi bunu nasıl açıklayacaksın Yüksel Baysal?
***
Efendim şimdi de izninizle ilgili basın toplantısından sonra hakkımda ortaya atılan bir iddiaya da cevap verip bu boş konuyu kapatayım.
İddiaya göre, ben o basın toplantısından sonra Faruk Çelik’in yanına gidip, oğluna ait olan Kestel Alaçam’daki bağ evinin yıkım kararını bizim site haber yaptığı için çok üzülüp pişman olmuşum ve gidip kendisinden özür dilemişim.
Kuyruklu yalan.
Daha önce de yazdım tekrar edeyim.
O toplantıda Sayın Faruk Çelik, bizim sitede çıkan haberi gösterip, “Bakın benim fotoğrafımın arkasına Uludağ fotoğrafı koyup yalan yanlış yorumlar yapmışlar” dedi.
Bende söz alıp, “Sayın Bakan o site bizim site. Haber doğru bir haber ve kaynağı da haberin içinde yazıyor. Haberin içinde tek kelime de yorum yok. Editör arkadaşlar haber kaynağındaki fotoğrafı kullanmış. Bir dostumuz arayıp o fotoğraf yanlış diye uyardı. Bizde bu uyarı üzerine ilgili fotoğrafı doğrusu ile değiştirirdik. Zaten ilk fotoğraf da aslında yanlış değildi sadece alanın tamamını gösteriyordu. Haberin ilk giriş saati ve düzenleme saati de sitemizde hala duruyor” açıklamasında bulundum.
Sonra da yine herkesin içinde, “Editör arkadaşlarımız o haberde kaynaktan gelen fotoğrafı kullanmışlar. Uyarı bana geldi, ben müdahale ederek en kısa sürede doğru fotoğrafı kullanmalarını sağladım. Haber doğru, fotoğraf kısmen yanlıştı. Derhal düzelti. Bunun için üzgünüz” dedim.
Yani öyle kıyıda köşede değil, herkesin içinde konuşuldu bunlar.
Yaptığımız doğru ve kaynaklı olan bir haber yayınlandığı için bir pişmanlık yok ortada. Sorumlu Müdür olduğum kurumda fark edildiği anda düzeltilen, ilk giriş ve düzenleme saatleri hala sitemizde duran, kısmi bir maddi hata için duyduğumuz üzüntüyü dile getirdik.
Hepsi budur ve çok açıktır.
Kaldı ki, biz bugüne kadar bilerek ve isteyerek kimseye iftira atmadık atmayız.
Her kurumda olabilecek bir maddi hatamız olursa da, fark ettiğimiz gibi düzeltiriz.
Karnımızdan konuşmayız, niyet okumayız.
Yazıyı bir not ile bitireyim.
Faruk Çelik önümüzdeki günlerde Bursa’da AK parti içinde yapılan dezenformasyonu ortadan kaldırmak için bir hamle daha yapmaya hazırlanıyor.
Şimdilik bu sufle ile yetinelim ve süreci birlikte izleyelim.
Yazıyı da şu cümle ile bitirelim.
Gazeteciler yorum yapabilir, yapmalıdır da.
Ancak duyduklarına ekleme yapamaz.
Yaparsa müfteridir.