Kimleri üç kuruşluk aklı ile nizama düzen vereceğini zannediyor.
Eğitim alınca cehaleti bitti zannediyor.
Oysa eğitim cahilliği almaz.
Tersine daha da derinleştirir.
Bilmek ve kavramak farklıdır çünkü.
Bilirsiniz ama bir türlü kavrayamazasınız.
O kimleri var ya.
Hah işte, O kimilerinie söylüyorum.
Bildiğiniz zannettiğiniz şeyleri bir türlü kavrayamıyorsunuz.
Gizlice çeşitli fırıldaklar çeviriyorsunuz.
Çevirdiğiniz fırıldaklarıda yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz.
Demedi demeyin.
Hepsi biliniyor.
Neyse biz bir kıssadan hisse anlatalım.
Anlayanlara.
***
Hz. Musa bir gün insanların en bilgesi olduğunu düşünmüş.
Böyle bir hisse durduk yerde kapılmamış elbette.
Bilindiği üzere Hz. Musa Firavun’un sarayında yetişmişti.
Saraydaki âlimler Hz. Musa’yı çok kıymetli bilgilerle donattılar.
Hz. Musa’nın öğrendiği o bilgilere, günümüzde bile sahip değiliz.
O yüzden de, Mısır’daki piramitlerin nasıl yapıldığına bile anlam veremiyoruz.
Hz. Musa Firavun’un sarayındaki âlimlerden öğrendiklerinin üzerine Cebrail A.S aracığı ile yüce Allah’tan da vahiy aldı.
İşte bu yüzden, Hz. Musa kendini gelmiş geçmiş en bilge insan zannetti.
Bunu düşündüğü anda da, Allah Cebrail A.S aracılığı ile “Denizin kenarındaki adam senden daha fazla şey” biliyor uyarısını gönderdi.
Yüce Allah’ın “Denizin kenarındaki adam” diye bahsettiği kişinin Hz. Hızır olduğu tahmin ediliyor.
Bir peygamber olan Hz. Hızır, zamanda dolaşma yeteneğine ve bilgisine sahiptir.
Sırf bu bile Hz. Musa’dan daha çok şeyi bildiğini gösterir.
Nitekim Hz. Hızır, Allah tarafından verilen mesajı üstün kavrama yeteneği ile hemen anlamıştı.
Bu yüzden, Allah’ın izni ile Hz. Hızır ile buluştu.
Böylece, o güne kadar öğrendiklerinin ne kadar az olduğunu gördü.
Hz. Musa’nın başından geçenleri daha fazla merak edenler Kur’an-I Kerim’de Kehf Suresi 65 ve 82. Ayetleri okuyabilirler.
Bunları durduk yerde anlatmadım elbette.
Türkiye’de bir kesim var.
Bu kesim her şeyi doğru bildiğini zannediyor!
Özgüven zannettikleri cahil cesaretleri ile her şeye maydanoz oluyorlar.
Kulaktan dolma öğrendikleri şeyleri “mutlak doğru” zannediyorlar.
Bilimsel gerçeklerden uzak, bilgilerine önce kendilerini inandırıyorlar.
Sonra da herkesin inanmasını bekliyorlar.
Aldıkları eğitim ve yaşadıkları sosyal çevre nedeniyle kendilerini bilgili ve üstün zannedip iyice coşuyorlar.
Fırsatı ele geçirdiklerinde de bolca ahkâm kesiyorlar.
Birileri onlara, “Yanlış biliyorsun” dediğinde de, “Senin eğitimin ne ki, bana yanlış bildiğimi söylüyorsun?” diye küstahlaşıyorlar.
Baktılar, eğitimde geri kaldılar.
O zaman da insanlara yalaka yaftası yapıştırıyorlar.
Böyle insnlarla karşılaştığında, Anadolu ozanı Yunus’un şu dizeleri geliyor aklıma;
“İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin,
Ya nice okumaktır?
…
Yirmi dokuz hece,
Okursun uçtan uca,
Sen elif dersin hoca,
Mânâsı ne demektir?
…”
Şiir daha uzun ama aktardıklarım meramımı anlatmaya yetiyor.
Zaten anlaya sivrisinek saz, anlamaya davul zurna az.