Roma'da düzenlenen "Musica in Venere" konser serisinin kapanışında, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İtalya Kültür Bakanlığının işbirliği çerçevesinde yapılacak Mevlevi sema töreni arifesinde Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Roma Türk Kültür Merkezi tarafından Türk düşünce dünyasının derin izlerini taşıyan iki öncü etkinlik düzenlendi.YEE Roma’nın ev sahipliğindeki "Mistisizm: Doğu ile Batının Buluştuğu Köprü" sempozyumu ve "Sırra Yolculuk: Harflerin Hikmeti" hat sergisinin açılışına, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, YEE Başkanı Abdurrahman Aliy, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ve Türkiye'nin Roma Büyükelçisi Elif Çomoğlu Ülgen ile çok sayıda davetli katıldı.Bakan Yardımcısı Yazgı, açılışta yaptığı konuşmada, mistisizm denildiğinde akla ilk olarak Mevlana Celaleddin Rumi ile Yunus Emre’nin geldiğini hatırlatarak, "Mevlana Celaleddin, yalnızca yaşadığı çağa değil, asırları aşan etkisiyle tüm insanlığa seslenen büyük bir sufî, kudretli bir şair ve derin bir düşünce adamıdır." dedi.Onun temsil ettiği yaradanla felsefenin yalnızca bir metafizik anlayış değil, aynı zamanda insanları ayrılıklardan kurtarıp birliğe ve bütünleşmeye davet eden güçlü bir toplumsal mesaj olduğunu belirten Yazgı, Mevlana'nın "Ben ayırmaya değil, birleştirmeye geldim." diyerek bu evrensel yaklaşımını açıkça ortaya koyduğunu dile getirdi.Yazgı, "Mevlana'nın etkisi, sadece düşünsel değil, estetik ve kültürel bir miras olarak da günümüze taşınmıştır. 'Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol' sözüyle insanlığı doğruluk ve dürüstlüğe çağıran Mevlana, 'Ne olursan ol yine gel' ifadesiyle ise dostluk, hoşgörü ve insan sevgisini eşsiz bir zarafetle dile getirmiştir." diye konuştu.Yunus Emre'nin ise sevgiyi ve insanı merkezine alan şiirleriyle Anadolu’nun ruhunu yansıtan büyük bir şair ve mutasavvıf olduğunu hatırlatan Yazgı, Yunus Emre'nin evrensel insan sevgisini en yalın şekilde dile getirdiğini söyledi.Türk ve Müslüman kimliğine sıkı sıkıya bağlı olsa da bu kimliğin Yunus Emre'nin tüm insanlığı sevmesine engel olmadığını kaydeden Yazgı, "Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz" mısrasının yaşanan kaotik çağa 13. yüzyıldan gönderilmiş özlü bir reçete olduğunu vurguladı.Bakan Yardımcısı Yazgı, şöyle devam etti:"Bu iki müstesna şahsiyetin eserlerinde yer alan 'insanlık', 'kardeşlik' ve 'barış' vurguları, dünyanın içerisinden geçtiği şu sıkıntılı dönemde savaşlara ve düşmanlıklara karşı ders çıkarılacak ve örnek alınacak en önemli öğütlerdendir. Bugün adını bu büyük gönül insanından alan Yunus Emre Enstitümüz de Türkiye’nin küresel kültür kurumlarından biri olarak 70’ten fazla ülkede ‘yetmiş iki millete’ bir nazarla bakarak, Türkiye’nin kültürel tarihini ve modern yüzünü anlatmaya çalışmaktadır. Yunus Emre’nin felsefesini benimseyerek, dil, din, ırk ayırmaksızın, muhatabımızı anlamaya ve kendimizi yani Türkiye’yi doğru kanallarla anlatmaya çalışmaktadır."YEE Başkanı Prof. Dr. Aliy de kültür ve sanatın insanlar üzerindeki etkisine işaret ederek,"Kültür, diplomasinin en samimi dilidir; çünkü insanı insana yaklaştırır, farklılıkları zenginliğe dönüştürür ve kalıcı dostlukların temelini atar." dedi.Kültürel mirasın yalnızca geçmişin değil, bugünün ve yarının da anlam arayışına yön verdiğini belirten Aliy, bu anlamlı birlikteliğin Doğu ve Batı arasında kurulan köprüleri yalnızca coğrafi değil, gönül coğrafyaları üzerinden de güçlendirmesini ümit ettiklerini söyledi.
Kültür-Sanat
Yayınlanma: 27 Haziran 2025 - 10:31
Doğu ile Batı Buluştu
Roma Yunus Emre Türk Kültür Merkezinde düzenlenen
Kültür-Sanat
27 Haziran 2025 - 10:31
İlginizi Çekebilir