Cumhuriyet Bayramımızda şehitlerimizi anıyoruz

TAKİP ET

Cumhuriyeti bize kazandıran büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve gözünü kırpmadan can veren bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun. Bugün huzurla yaşadığımız bu topraklarda onlar hiçbir zaman unutulmayacak.

İNSANLIK DERSİ :
Çanakkale Savaşlar’ında savaşan Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
“Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz.Hiç unutmam.Savaş sahasında döğüş bitmişti.Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaliyat vermişlerdi.Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım.Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi göleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu.Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
– Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu cevabı verdi “Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün”. Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim. Çünkü,Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutan ot tıkamıştı. Az sonra ikisi de öldüler…”

KINALI ALİ
Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla sohbet ediyor. ”Nerelisin?” gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış delikanlıya takıldı. Yanına çağırdı ve merakla sordu: Adın ne senin evladım? Dedi. “Ali komutanım” Nerelisin? Tokat Zileliyim.” “Peki evladım bu kafanın hali ne Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?” ” Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden yaktığını da bilmiyorum. O günden sonra Ali’nin adı Kınalı Ali oldu.
Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı da alay konusu yapıyorlardı. Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve dürüst tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı.
Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi. ”Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum. Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?” Arkadaşları      “sen söyle biz yazalım” dediler.“Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin. ”Kardeşlerinin hatırını sorduktan sonra, köydeki herkese özlemini yazdırdı. Biz burda var oldukça bilesiniz ki düşman bir adım ilerleyemeyecek tümcesi ile sözlerini bitirirken mektubun sonuna şunları yazdırdı. ” Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, Burada
komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitmek sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet’e gelecek, onu gönderirken sakın kına yakma saçına.Burda onunla dalga geçmesinler.
 Gitmek sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet’e gelecek, Onu gönderirken sakın kına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar ellerinden öperim anacım.” Gelibolu’da savaş giderek şiddetleniyordu. ingilizler kesin sonuç almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz önceleri birer, birer, sonraları beşer, beşer, onar, onar şehit oluyorlardı. Gelen destek güçleri de yeterli olmuyor, onların sayıları giderek azalıyordu. Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali’nin komutanı bu durum karşısında çaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Genç erlerine insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye göndermek zorunda kalmaması için Allah’a dua ediyordu.
Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları,komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini istediler.Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi ve ölüme gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır, bile,bile ölüme gidiyorlardı. O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan Kınalı Ali’nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü şehit olmuştu. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali’ye anne, babasından mektup geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile okumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı
mektubuna aile adına babası yanıt veriyordu.” Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim. Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme. ”Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdiktensonra “şimdi ananın sana diyeceği var” diyerek sözü ona bırakıyordu. Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali’nin anasının ağzından yazılmıştı şöyle diyordu anası: ” Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga
geçmesinler. Bizde üç işe kına yakarlar;
1 – GELİNLİK KIZA, GİTSİN AİLESİNE, ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DİYE
2 – KURBANLIK KOÇA, ALLAH’A KURBAN OLSUN DİYE
3 – ASKERE GİDEN YİĞİTLERİMİZE, VATANA KURBAN OLSUN DİYE…
 

MEÇHUL ASKER

Bölgede görev yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı kılavuzlarından Yavuz Çınar, 24 Nisan 1915'te Anzak askerlerinin Anafartalar bölgesine çıkarma yaptığını söyledi.
Oradaki çarpışmalarda bir Anzak askerinin kendi bulunduğu bölgede şehit olan bir Mehmetçik'in başını keserek Avustralya'ya götürdüğünü anlatan Çınar, şunları kaydetti.
"Kafatasını mumya yapıp yıllarca saklamış. Oradaki arkadaşlarına da 'Ben bir Türk'ü öldürdüm' diye göstermiş. Yıllar sonra yaşlandığında bu durumdan nedamet duymuş. Bu Anzak askerinin çocukları 2003 yılında kafatasını alıp Türkiye'nin Melbourne Başkonsolosluğuna götürüp yetkililere teslim etmiş. Kafatası, aynı yılın 18 Mart'ında Türkiye'ye getirilerek resmi törenle bu mezara defnedildi."
Çınar, bölgeye gelen ziyaretçilerin askerin hikayesini dinledikten sonra dualar okuduğunu ve duygulandığını dile getirerek, "Ziyaretçiler bir insanın böyle bir vahşeti nasıl yapabileceğini düşünüyor. Çünkü bizim anlayışımızda, iman çizgimizde düşman da olsa insanlara merhamet göstermek gerektiği var." Dedi
 

CENGİZ TOPEL
Türk Hava Kuvvetleri'nin Kıbrıs'taki ilk pilot kaybıdır. 8 Ağustos 1964 Kıbrıs Harekatı sırasında Eskişehir’den Kıbrıs’a, dörtlü kol komutanı olarak gönderilen Cengiz Topel Uçağı arızalanınca paraşütle atlayan Topel Rumların kontrolündeki bölgeye iner.Rumlar barış gücü askerlerinin gözü önünde onu esir aldıktan sonra Lefkoşa’ya götürürler. Türkiye Lefkoşa BE aracılığıyla Yüzbaşının serbest bırakılması istenir. Rumlar Yüzbaşı Cengiz Topel’in hayatta olduğunu ve sorgulandığını bildirirler. Fakat beş gün sonra cesedini Birleşmiş Milletler barış gücü askerleri vasıtasıyla Türk yetkililere gönderirler. Ceset üzerinde işkence gördüğü anlaşılır. Rumlar Cenevre Sözleşmesi’ni hiçe saymışlar, genç Yüzbaşıyı korkunç işkencelere tâbi tutarak öldürmüşlerdir. Cesedi inceleyen Eşref Düşenkalkar’ın ifadesi gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Eşref düşenkalkar derki Türk doktorların ve Birleşmiş Milletler askerlerinin huzurunda Topel’in cesedini dikkatle incelediğimde, sol gözünün Rumlar tarafından tahrip edilmiş ve her iki kolunun pazusunun matkapla delinmiş olduğunu gördüm. Edep yerleri ezilmiş, kafatasının sol tarafına bir beton çivisi çakılmıştı. Sol ayağı da kırılmıştı. Bunlar yetmezmiş gibi, boğazından göbeğine kadar göğsü yarılmış ve çuval diker gibi yeniden dikilmişti. İç organlarını çalmışlardı, akciğeri ve kalbi noksandı der.
Kıbrıs'taki ilk Türk hava harp kaybı olan Cengiz Topel'in hastanede öldüğü açıklandı, ancak naaşı ısrarlı girişimler sonucu 12 Ağustos 1964 tarihinde Rumlar’dan alınabildi.
 
ŞEHİT BABA – OĞUL
 
1912 yılında daha oğlu Mehmet 8 yaşında iken Balkan Savaşı’na katılmak için köyünden ayrılan, daha sonra sırasıyla Galiçya, Hicaz, Yemen, Kafkasya’da 11 yıl cepheden cepheye koşarak çarpışan, Çetmili Kara Ali Çavuş (Çetmi, Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı bir kasabadır. Günümüzde Akçabelen Mahallesi olarak geçer.) ve oğlu Onbaşı Mehmet’in muhteşem destanını sembolize eder. Çetmili Kara Ali Çavuş, Anadolu’da millî mücadele başlayınca, Doğu Cephesi'nden Kurtuluş Savaşı’na koşmuş, Başkomutan Meydan Muharebesi’nde 19 yaşındaki Alay Sancaktarı Mehmet Onbaşı ile karşılaşmıştır. Mehmet Onbaşı, onun 11 yıl önce bırakıp gittiği oğludur. Bu büyük asker, 31 Ağustos 1922 günü, 11 yıl sonra kavuşabildiği oğlunun kollarında şehit düşmüştür. Oğlu kahraman Onbaşı Mehmet de 9 Eylül 1922 günü İzmir’e giren birliğin başında şehit olmuştur. Anıt 30 Ağustos 1992’de Kütahya Zafer Anıtında ziyarete açılmıştır.
 
ŞEHİT MUSTAFA FEHMİ KUBİLAY
 
Menemen Olayı ya da Kubilay Olayı, 23 Aralık 1930 günü gerçekleşen, İzmir'in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin isyancı bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan olaylar zinciri. Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından biridir. Laz ibrahim tarafından yönlendirilen arkalarında 70 bin kişinin olduğunu söyleyen isyancı grup öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söyleyerek bir isyan hareketi başlattılar. Elebaşılar arasında, Giritli Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi.
Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulmasıyla, bir bilgiye göre; alay komutanı, yedek subay Kubilay'ı olay yerine gönderdi. Kubilay bu hareketi bastırmak için bir manga askerle olay yerine geldi. Askerlerin yanından ayrılarak tek başına onların arasına girip teslim olmalarını istedi. Onlardan biri ateş ederek Kubilay'ı yaraladı. Karşıdan bunu gören askerler ateş açtılar. Fakat tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardır. Derviş Mehmet "bana kurşun işlemiyor" diyerek halkı kandırmaya çalıştı. Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşi sıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı Asteğmen Kubilay'ın başını kesti.
Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Birisi ip getirdi ve Kubilay'ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü. Bu aşamada askeri birlik yetişir. Komutan "Teslim olun!" diye bağırır. Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları ölürken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır.

Ülkemizin birliği için canını vermiş tüm kahramanlarımızı minnetle anıyoruz. Türkiye Cumhuriyetimiz onları kanlarıyla kuruldu. Üstüne bastığımız topraklar onların kanlarıyla sulandı. Bu sayfamızda Detayhaberler.com olarak birkaç hikaye’yi yayınladık. Daha binlerce hüzünlü hikaye Cumhuriyete ulaşmamızda vesile oldu.

 

 
 
 

29 ekim 29 ekim fotoğraf 29 ekim resim 29 eskim video şehitlerimiz afrin şehitlerimiz son dakika gündem