Dün, Bolu Kartalkaya'daki bir otelde çıkan yangında 79 vatandaşımızı kaybettik.
Evet, tam 79 can...
İhmaller zinciri bir kez daha ölüm getirdi.
Her felaketten sonra olduğu gibi yine "gereken yapılacak" açıklamalarını dinleyeceğiz.
Peki, gerçekten bir şey değişecek mi? Yoksa her sabah bir başka felakete mi uyanacağız?
Kartalkaya'da yaşanan bu facianın ardından akıllara hemen şu sorular geliyor:
O yangın söndürme sistemleri neredeydi? Kaçış yolları neden yetersizdi? Yangına dayanıklı malzemeler neden tercih edilmedi? Denetimler neden göstermelik yapıldı?
Ama asıl soru şu: Bütün bunların sorumlusu kim?
Gelin biraz daha derine inelim.
Yangına karşı korunaksız oteller: Uludağ tehlikede mi?
Türkiye'nin gözde kayak merkezlerinden biri olan Uludağ'da 15 özel, 12 kamuya ait konaklama tesisi bulunuyor.
Şimdi soruyoruz: Bu tesislerde yangın güvenliği ne durumda?
Kartalkaya'daki gibi bir facianın yaşanmayacağının garantisi var mı?
Bursa'nın zirvesindeki bu otellerde yangın güvenliği standartlarına ne kadar uyuluyor?
Evet, Uludağ'da yangın söndürme ekipmanları var, 24 saat hazır bekleyen itfaiye araçları ve deneyimli personel var.
Ancak, asıl mesele denetimlerin gerçekten yapılıp yapılmadığı...
Yangın kaçış merdivenlerine duman girmemesi için basınçlandırılması gereklidir. Isıya dayanıklı kapı ve malzemelerle izole edilmesi şarttır. Böylece katlarda duman veya ısıya maruz kalmadan insanların güvenli tahliyesi sağlanabilir. Yangın ihbar, izleme ve alarm sistemleri sesli ve ışıklı olarak herkes tarafından fark edilmelidir. Otomatik, sulu sprinkler gibi sistemler yangının ilk çıktığı noktada hızlı müdahale sağlayarak büyümesini engelleyebilir, hatta söndürebilir.
Bunlardan sadece bir kısmının bile yapılması, yaşanan faciada birçok canın kurtulmasına vesile olabilirdi.
Sorun sadece otellerde mi?
Bursa'da daha önce bir iş hanında çıkan yangın, yüksek binalardaki yangın güvenliği konusunda büyük soru işaretleri doğurmuştu. Nilüfer Özlüce Mahallesi'ndeki 10 katlı iş hanında çıkan yangında, facia şans eseri can kaybı olmadan atlatılmıştı. Ancak bu olay da bize bir gerçeği gösterdi: Yangın güvenliği sadece oteller için değil, tüm binalar için hayati önem taşıyor.
Bu noktada, kullanılan malzemelerin yangına dayanıklılığı, yangın söndürme sistemlerinin işlerliği ve kaçış yollarının düzenliliği tüm binalar için olmazsa olmazdır.
Bursa'daki olaydan ders almadık mı ki, şimdi Kartalkaya'da aynı acıyı yaşadık?
Bugün gereken önlemleri almazsak da, yarın nerede bir facia yaşayacağız?
Denetim: var mı, yok mu?
Denetim kamusal bir görevdir, piyasanın insafına bırakılamaz.
Yapılarımızda pasif ve aktif yangın önlemlerinin alınması, kaçış yollarının ve yangın bölmelerinin oluşturulması şarttır.
Ama gelin görün ki; yönetmelikler var, uygulanmıyor. Kontroller yapılmalı ama yapılmıyor. Yangına dayanıklı malzeme kullanılmalı ama maliyet uğruna göz ardı ediliyor.
Uludağ'da yollar genişletildi, itfaiye ekipleri hazır.
Ama otellerin içindeki yangın güvenlik sistemleri ne durumda? Kaç tanesi son teknolojiye uygun olarak yenilendi? Kaçında yangın tatbikatı yapıldı?
İşte asıl konuşmamız gerekenler bunlar...
Bir facia daha yaşanmadan...
Kartalkaya yangını bize ders olmalı. Otellerde her türlü yangın önlemi eksiksiz alınmalı, konaklayan misafirler düzenli olarak bilgilendirilmeli. Otel sahipleri sadece kar odaklı değil, insan hayatını önceleyen bir anlayışla hareket etmeli.
Çünkü unutmayalım:
Yangın önlemi lüks değil, zorunluluktur.
Uludağ'da bir facia yaşanmadan önce, ilgili tüm kurumları harekete geçmeye davet ediyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na, belediyelerden otel yöneticilerine kadar herkes bu sorumluluğun farkına varmalı.
Halkın can ve mal güvenliği, ihmale kurban edilemez.
Başımız sağ olsun ama artık uyanalım!